7 Mayıs 2011 Cumartesi

KANAL ALTINOLUK

Altınoluk aslında küçük Türkiye’dir. Türkiye’yi piksel piksel küçültürsen karşına Altınoluk çıkar. Siyasi yapı itibariyle de, ticari yapı itibariyle de Türkiye’yi bulabilirsin karşında. Tıpkı Türkiye gibi kozmopolit bir yapısı vardır Kaz Dağlarının eteklerinde ki bu memleketin.



Ve Altınoluk’ta yaşamakta, siyaset yapmakta, ticaret yapmakta zordur…



Altınoluk öyle bir memlekettir ki; insanı vezir de yapar, rezil de eder…



Yazımın başlığının “Kanal Altınoluk” olmasının en birinci nedeni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı İstanbul projesiyle ilişki sanılmasın. Alakası yok. Bu yazıda sizlere Altınoluk dertlerini aktarmaya çalışacağım kıyısından, köşesinden…



Altınoluk’un daha ileriye gidebilmesi için, istihdamın daha da artması, siyasi ve ekolojik yapısının daha da gelişmesi için Altınoluk’ta yaşayan insanların birbirlerinin kuyusunu kazma peşinde koşmamaları gerekir. Altınoluk’a bir çivi çakanın her zaman yanında olmak gerekir. Bu memlekette taş üstüne taş koyanı el üstünde tutmak gerekir. Küçük siyasi çekişmelerle, üç inşaat daha fazla yapacağım, adımın şanını beş kişiye daha duyuracağım diye bu güzelim memleketi yerlerde sürükleyemeyiz değerli okurlar…



Altınoluk, Tanrı’nın bizlere armağan ettiği büyük bir mirastır. Süreç içerisinde beceriksiz yöneticiler ve açgöz müteahhitler tarafından “Fatmagül”den farkı kalmaz duruma getirilmişlerdir. Durum aynen bu, kızmak gücenmek yok…



Altınoluk’u yöneten insanların da her zaman dikkatli davranması gerekmektedir. Çünkü yönettikleri memleket Türkiye’nin her hangi bir yerleşim yeri değildir. Yeşilin ve mavinin birbiriyle kucaklaştığı, havasıyla, tarihi güzellikleriyle Tanrı’nın insanoğluna bahşettiği bu harikulade memlekete yakışır projeler geliştirmek ve bunları doğaya ve insanlığa zarar vermeden hayata geçirmek gerekmektedir. Diyebilirsiniz ki şimdi; “öyle olmuyor mu peki” diye… Bundan önce ki yöneticilerin hayata geçirdikleri birkaç projenin haricinde öyle olmuyor gerçekten. “Altınoluk’u alan aldı, satan sattı” mantığıyla, ipleri elimizden bıraktığımız anda öyle bir tokat vurur ki kanyondan çıkan oksijen adamın suratına, neye uğradığını şaşırır, öyle apışıp kalırsın!...



Ama şanslı Ege’nin mağrur kızı Altınoluk… Şuan ki yönetici-leri en azından daha aklı selim, daha olabilir itesi yüksek ve insan odaklı projeler üretiyorlar. Yeterli mi peki, elbette değil… Yeterli olmamasına rağmen, gösterdikleri bu çaba bile gelecek için umut vaat ediyor Altınoluk’un sakinlerine… Burada zaten isim de önemli değil, önemli olan sosyal yönetici anlayışını, sosyal demokrat zihniyet dâhilinde sürdürebilmektir…



Altınoluk’un kozmopolit yapısı olduğunu belirttim yazının başında. İşte tam burada doğan sıkıntıları yine doğal yollarla kendi içerisinde, adete “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı çerçevesinde bertaraf ediyor Altınoluk… Muşlusu, İzmirlisi, Karslısı, Vanlısı, İstanbullusu, Ankaralısı, Diyarbakırlısı, Trabzonlusu, Hataylısı, Uşaklısı ve dıdısının dıdısının dıdısına kadar çeşitli yerlerden insanlar yaşıyor Altınoluk’ta… Bu kadar çok memleketten insanın yaşadığı bir belde de bunun sonucu oluşabilecek sıkıntılar ise gayet normal…



Konuyu dağıtmadan gelelim sözün özüne…



Altınoluk tam anlamıyla ne zaman adam olur biliyor musunuz?...



Yalaka kültürünün, çıkar-menfaat ilişkisinin, senden-benden zihniyetinin ortadan kalktığı zaman Altınoluk tam anlamıyla “adam” olur…



Altınoluk’u sadece belediyecilik anlamında değil, her anlamda yöneten insanların ise bahsini ettiğim konulara duyarlı olması ve kapasitelerinin sonuna kadar mücadele vermesi ise güzel ve güneşli günlerin yakın olduğunun habercisidir diye düşünüyorum.



Kalın sağlıcakla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder