20 Mayıs 2011 Cuma

BOŞ TABAK ...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Balıkesir ve ilçelerine verdiği önemi dün Edremit’te gerçekleştirdiği mitingle bir kere daha göstermiş oldu. Gözlemlediğim kadarıyla da oldukça yoğun bir katılım vardı.

Kılıçdaroğlu bu çalışkanlığı ile iktidarı ne kadar çok istediğini aleni bir şekilde sergiliyor. Yorulmadan, yılmadan, gece-gündüz demeden ilçeleri ve illeri büyük bir özveri ile dolaşıyor. Bunun karşılığını bekleyeceği gün olan 12 Haziran’a kadar sergileyeceği performans ise daha da önemli. Bunu böyle rahat bir şekilde söylememin asıl nedeni ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bundan önce ki (12 Eylül referandumu dahil) hiçbir seçimde olmadığı kadar agresif olması.

Başbakan’ın yüzünde ki ifade, el hareketleri, mimikleri ve söylemleri iktidarın kaybetme korkusunu ensesinde hissettiğin açık bir göstergesi değil mi zaten?...

Hiçbir mitinginde proje açıklamayan Başbakan, sadece ana muhalefete yükleniyor, benim de günahım kadar sevmediğim Süleyman Demirel’e yükleniyor, MHP ile ilişkili olduğu iddia edilen kasetlerle MHP’ye bel altı vuruyor.

E tabi bu tutum ve politika Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na yakışmıyor. Yakışmayan sadece bu tutum da değil tabi, onları da yazmaya kalkarsak sayfayı komple doldurmamız gerekecektir!...

AKP’nin yavaş yavaş tükenmeye başladığı bu günlerde, naçizane olarak muhalefet partilerine şu öneride bulunuyorum. Bu önerim özellikle CHP lideri Kılıçdaroğlu’na…

AKP’nin ayakları yere basan bir projesi olmadığı için Başbakan’ın asıl amacı kişisel polemikler üzerinden oy toplamak. Bunu görmek için yolların yürüyerek aşınmayacağını bilmek gerekmiyor illa ki!... Muhalefet partileri olarak, kişisel bir saldırı olmadığı sürece Başbakan’a cevap vermek sizi amacınızdan uzaklaştıracaktır. Sizler sadece projelerinizi halka anlatarak oy toplama derdine düşerseniz bunun sonucunu daha iyi alacağınızı düşünüyorum. Örnek olarak CHP; Aile Sigortasını, emekliler, işçiler, öğrenciler, atanamayan öğretmenler vs. gibi projelerini halka anlatırsa, hem Başbakan’la polemiğe girmeyerek 1 adım önce olacaktır hem de vatandaşın gözünde ki “sözüne güvenilir siyasetçi” kalıbının içerisine girecektir. Çünkü memleket insanları artık ona buna atıp tutarak oy toplamaya çalışan liderlere prim vermiyor…

Bu anlamda Kılıçdaroğlu doğru yolda gidiyor aslına bakarsanız. Her mitinginde projelerini halka anlatıyor. İyi veya kötü, az veya çok vatandaşların önüne proje sunuyor. Tabağı en azından Başbakan gibi masaya boş koymuyor!

twitter.com/okyondr
okyonder@gmail.com

12 Mayıs 2011 Perşembe

23 NİSAN!

AKP ne zaman gerçek “Adaleti” sağlayıp gerçek “Kalkınmayı” sağlar? ...

• Recep Tayyip Erdoğan, Muz Cumhuriyeti’nin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğunu anladığı zaman…
• Yandaşa değil, vatandaşa sahip çıktığı zaman…
• Dini bir bütün insan olarak!, dini siyasete alet etmediği zaman…
• “Her canlının bir gün ölümü tadacağını” unutmadığı, eylem ve söylemlerini bu doğrultuda gerçekleştirdiği zaman…
• Güçler ayrılığı ilkesinin “Yürütme” organının, memleketi daha ileriye, gerçek demokrasiye, gerçek adalet ve kalkınmaya gitmesi için kullanıldığını kavradığı zaman…
• Memleketin çiftçisine destek çıktığını belirtip, Türkiye Cumhuriyeti’nin çiftçisine “ananı da al git!” dememeyi öğrendiği zaman…
• Türkiye’nin bölünmeyeceğinin garantisinin AKP olduğunu söylediği halde, kahraman şehitlerimize “kelle” dememeyi bildiği zaman…
• AKP Teşkilatlarının Gençlik Kolları’nın sıfırın altında olduğu halde, memleketin en büyük gençlik örgütü kendilerindeymiş gibi göstermediği zaman…
• “Allah’ın Statükocusu” lafının, “Allah’ın kuruşu” lafından daha pahalı olmadığını anladığı zaman…
• 12 Eylül referandumunda milleti “darbe” öcü ile pompalayıp, 12 Eylül referandumundan sonra kendilerine zam yapılmasının etik olmadığını bildiği zaman…
• 2002 yılında iktidara gelmeden önce milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının ilk icraatlarının olacağını bas bas bağırdığı halde, üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen “yan” çizmenin Kasımpaşalı’ya yakışmadığını gördüğü zaman…
• 1 milyon 700 bin Türkiye Cumhuriyeti gencinin hayallerini yıkan ÖSYM kurumunu ısrarlar savunmanın bir anlamın olmadığını ve o gençlerin AKP’nin iktidardan inmesinin en büyük etkeni olacağını anladığı zaman…
• ABD’nin hiçbir zaman Türkiye’nin çıkarlarını ve iyiliğini düşünmediğini ve ABD ile stratejik mitratejik ortaklığın bir cacık olmayacağını anladığı zaman…
• Türkiye Cumhuriyeti’nin kahraman polisini, AKP’nin kendi emel ve çıkarları doğrultusunda kullanmasının elbet bir gün başına “balyoz” gibi ineceğini az buçuk çaktığı zaman…


Ben yukarıda ki yazıları boşuna yazdım aslında, memleketimin güzel insanları Aziz Nesin’i hala daha haklı çıkarma adına çaba göstermediği sürece; sepet sepet yumurta, gel bize bazı bazı, ben annemi özledim, yaşasın 23 Nisan!...

7 Mayıs 2011 Cumartesi

KANAL ALTINOLUK

Altınoluk aslında küçük Türkiye’dir. Türkiye’yi piksel piksel küçültürsen karşına Altınoluk çıkar. Siyasi yapı itibariyle de, ticari yapı itibariyle de Türkiye’yi bulabilirsin karşında. Tıpkı Türkiye gibi kozmopolit bir yapısı vardır Kaz Dağlarının eteklerinde ki bu memleketin.



Ve Altınoluk’ta yaşamakta, siyaset yapmakta, ticaret yapmakta zordur…



Altınoluk öyle bir memlekettir ki; insanı vezir de yapar, rezil de eder…



Yazımın başlığının “Kanal Altınoluk” olmasının en birinci nedeni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı İstanbul projesiyle ilişki sanılmasın. Alakası yok. Bu yazıda sizlere Altınoluk dertlerini aktarmaya çalışacağım kıyısından, köşesinden…



Altınoluk’un daha ileriye gidebilmesi için, istihdamın daha da artması, siyasi ve ekolojik yapısının daha da gelişmesi için Altınoluk’ta yaşayan insanların birbirlerinin kuyusunu kazma peşinde koşmamaları gerekir. Altınoluk’a bir çivi çakanın her zaman yanında olmak gerekir. Bu memlekette taş üstüne taş koyanı el üstünde tutmak gerekir. Küçük siyasi çekişmelerle, üç inşaat daha fazla yapacağım, adımın şanını beş kişiye daha duyuracağım diye bu güzelim memleketi yerlerde sürükleyemeyiz değerli okurlar…



Altınoluk, Tanrı’nın bizlere armağan ettiği büyük bir mirastır. Süreç içerisinde beceriksiz yöneticiler ve açgöz müteahhitler tarafından “Fatmagül”den farkı kalmaz duruma getirilmişlerdir. Durum aynen bu, kızmak gücenmek yok…



Altınoluk’u yöneten insanların da her zaman dikkatli davranması gerekmektedir. Çünkü yönettikleri memleket Türkiye’nin her hangi bir yerleşim yeri değildir. Yeşilin ve mavinin birbiriyle kucaklaştığı, havasıyla, tarihi güzellikleriyle Tanrı’nın insanoğluna bahşettiği bu harikulade memlekete yakışır projeler geliştirmek ve bunları doğaya ve insanlığa zarar vermeden hayata geçirmek gerekmektedir. Diyebilirsiniz ki şimdi; “öyle olmuyor mu peki” diye… Bundan önce ki yöneticilerin hayata geçirdikleri birkaç projenin haricinde öyle olmuyor gerçekten. “Altınoluk’u alan aldı, satan sattı” mantığıyla, ipleri elimizden bıraktığımız anda öyle bir tokat vurur ki kanyondan çıkan oksijen adamın suratına, neye uğradığını şaşırır, öyle apışıp kalırsın!...



Ama şanslı Ege’nin mağrur kızı Altınoluk… Şuan ki yönetici-leri en azından daha aklı selim, daha olabilir itesi yüksek ve insan odaklı projeler üretiyorlar. Yeterli mi peki, elbette değil… Yeterli olmamasına rağmen, gösterdikleri bu çaba bile gelecek için umut vaat ediyor Altınoluk’un sakinlerine… Burada zaten isim de önemli değil, önemli olan sosyal yönetici anlayışını, sosyal demokrat zihniyet dâhilinde sürdürebilmektir…



Altınoluk’un kozmopolit yapısı olduğunu belirttim yazının başında. İşte tam burada doğan sıkıntıları yine doğal yollarla kendi içerisinde, adete “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı çerçevesinde bertaraf ediyor Altınoluk… Muşlusu, İzmirlisi, Karslısı, Vanlısı, İstanbullusu, Ankaralısı, Diyarbakırlısı, Trabzonlusu, Hataylısı, Uşaklısı ve dıdısının dıdısının dıdısına kadar çeşitli yerlerden insanlar yaşıyor Altınoluk’ta… Bu kadar çok memleketten insanın yaşadığı bir belde de bunun sonucu oluşabilecek sıkıntılar ise gayet normal…



Konuyu dağıtmadan gelelim sözün özüne…



Altınoluk tam anlamıyla ne zaman adam olur biliyor musunuz?...



Yalaka kültürünün, çıkar-menfaat ilişkisinin, senden-benden zihniyetinin ortadan kalktığı zaman Altınoluk tam anlamıyla “adam” olur…



Altınoluk’u sadece belediyecilik anlamında değil, her anlamda yöneten insanların ise bahsini ettiğim konulara duyarlı olması ve kapasitelerinin sonuna kadar mücadele vermesi ise güzel ve güneşli günlerin yakın olduğunun habercisidir diye düşünüyorum.



Kalın sağlıcakla…