29 Şubat 2012 Çarşamba

KURULTAY NOTLARI...

Kurultaylar partisi yaftasını yiyeli uzun yıllar olan CHP’nin 16. Olağanüstü Kurultayını yerinde izlemek üzere bir gün öncesinden düştük yollara. CHP’nin Balıkesir ve özellikle körfez bölgesi delegasyonunda ki isimlerden birkaç demeç almak için basın bölümünden salona bir girdik ki, salon saatler öncesinden dolmuş, artık taşma noktasına gelmişti.

CHP Balıkesir Milletvekillerinin hepsi ayrı ayrı bölümlerde kurultayı takip ettikleri için ne toplu bir fotoğraf alabildim ne de kurultaya dair birkaç demeç. Aslına bakarsanız o hengâme içerisinde görebildiklerimi fotoğraflamak bile büyük bir sevinç kaynağı oldu benim için. Hani bir söz vardır ya “yaşayan bilir” diye, işte CHP’nin bu kurultayı da aynen o şekildeydi.

Mersin Milletvekili İsa Gök hemen yanımız da CHP’li olduğuna inanmadığım isimler tarafından darp edilmeye çalışılırken, gazeteci refleksiyle makinamım deklanşörüne bastım ardı ardına. O fotoğrafların ne kadar önemli olduğunu ise Hürriyet Gazetesi’nden Zeynep Gürcanlı (Hürriyet Gazetesi Editörü imiş) fotoğrafları kendisine yollamam için mail adresimi istediğinde fark ettim. İsa Gök’e fırlatılan pet şişelerden nasibimi almadığıma şükür ederken kendimi birden bire karmaşanın içerisinde bulu verdim. Bir tarafta İsa Gök’ü korumak için görevli olan polislerin çabası, diğer tarafta mesleklerini icra eden (!) TV muhabirlerinin “ve yine CHP’de yumruklar konuşuyor”, “CHP Mersin Milletvekili İsa Gök saldırıya uğradı” şeklinde ki sözleri arasında attım kendimi kalabalığın dışarısında. Mübalağa etmiyorum, o anda hayatta kalmak cidden önemli bir mevzu haline geldi…

CHP Balıkesir Milletvekilleri Namık Havuçta, Ayşe Nedret Akova ve Haluk Ahmet Gümüş ile birer dakikayı geçmeyecek şekilde konuşma çabasının içerisine girdim ama nafile… O anki atmosferde ne onlar beni duyabiliyorlardı ne de benim onlara soru soracak mecalim kalmıştı. Üçünün de yüzlerinden okuduğum, kurultayının kendilerini fazlasıyla yorduğuydu.

Diğer taraftan Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova’dan iki çift söz alabilmenin mutluluğunu yaşıyordum. Kurultaya dair umutlu olduğunu ve geleceğin daha güzel olacağını söyledi. Delege sıralarının yukarı bölümünde Akçay Belediye Başkanı Cahit İnceoğlu’nu gördüm. Yanına gidip en azından üç-beş cümle alabilirim düşüncesiyle delege sıralarına doğru hamle yapsam da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun koruma duvarını bir türlü aşamadım (İnceoğlu’nun yanına gidebilmek için Kılıçdaroğlu’nun oturduğu bölümden geçmem gerekiyordu).

Altınoluk Belediye Başkanı Hasan Özpolat’ı kurultay boyunca hiç göremedim. CHP Altınoluk Belde Yönetiminden Deniz Onur Özcan ve Ömer Gültekin’le beraber Hasan Özpolat’ı arama çalışmalarımız ise başarısızlıkla sonuçlandı. Daha sonra öğrendiğime göre ise Özpolat delege sıralarının üst bölümünden kurultayı takip ediyormuş.

Bir ara kendimi kurultay salonunun dışarısına attım. CHP Edremit İlçe Başkanı Necmi Dönmez ve Altınoluk Belde Başkanı Musa Karaaslan’ı da orada yakaladım ve her ikisi de kurultaya dönük olumlu mesajlarını iletti.

Tekrar kurultay salonuna girdiğimde ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması sona ermişti. Görebildiklerim arasında CHP Edremit İlçe Başkan adayı olacaklarını düşündüğüm Kaya Yağcı ve Yurt Yıldırım siyasi kulislerini güçlendirmeye devam ediyorlardı. Bu isimlerin yanında gözüme çarpan ise Mehmet Tüm oldu.

Kurultay bitmeden otobüsümün saati yaklaştığı için salonu terk etmek zorunda kaldım. Salonun dışarısında şans eseri Güre Belediye Başkanı Kamil Saka ve Zeytinli Belediye Başkanı Hasan Arslan’la karşılaştım. Nedenini bilmiyorum ama kendilerini son derece mutlu gördüm. Aslına bakarsanız her ikisinin de yüzü sürekli gülmesine rağmen bu defa farklı bir gülümseme vardı suratlarında. Kendilerine de başarı dileklerimi ilettim sonra ve kurultay salonunun karşısında ki Gençlik Parkı’nda bir bardak demli çayı yudumlarken, Rodrigo’nun gitar konçertosunu eşliğinde otobüsün saatini beklemeye koyuldum.

Not: Kurultay Anadolu Ateşi’nin mükemmel gösteri ile başladı ve “Haydar Haydar” ile izleyenleri kurultay atmosferine çabucak adapte etti. Gelin görün ki, 2 senedir Genel Başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu kitleyi heyecanlandıracak kürsü hâkimiyetine bir türlü kavuşamadı.

Dipnot: CHP Genel Merkezi bütün delegelerinin otel masraflarından yeme-içmelerine kadar en ince ayrıntısına kadar muslukları açarken, neden Türkiye’nin dört bir yanından gelen örgütlerine 1 şişe su almayı akıl edemediler merak ettim doğrusu!...

24 Şubat 2012 Cuma

ANASON KOKAN SİYASİ KULİSLER

Balıkesir’in büyükşehir olması durumunda, belde belediyelerin mahalle olma ihtimali son günlerde bazı başkanların eteklerini tutuşturmuş durumda. Körfez bölgesinin hemen hemen her kahvehanesinde konuşulan bir numaralı konu tamda bahsini ettiğim mevzu. Bir kısım siyasilerimiz AKP’nin körfez bölgesini kazanma adına bütün belde belediyeleri kaldıracağını ve hepsine mahalle sıfatını yapıştıracağını konuşuyor. Aslında bakarsanız mevcut kanunda yazan husus bu şekilde; büyükşehir olan illerde ki belde statüleri bağlı bulundukları ilçeye bağlanıyor. Burada biraz da AKP işgüzarlığı yapıyoruz diye düşünüyorum. Zaten AKP gibi kontrolden çıkan bir güç, işi gücü bırakıp bu belediyeleri ilçe yapmak için uğraşmayacaktır! Neyse, asıl konum bu değil…

2014 seçimlerin de belde belediyelerin kapanması durumunda Edremit Belediyesi için adaylık koyma konusunda, atı alan Üsküdar’ı geçme peşinde. Bugün hangi belde belediye başkanına Balıkesir’in büyükşehir olma konusunu sorsanız yakınıyorlar ve olası duruma şiddetle muhalefet ediyorlar. Sizce kaç tanesi beldelerinin merkezden yönetim anlayışına ters geldiği için veya beldelerinin geleceğini düşündükleri için karşı çıkıyor? Veya sizce kaç tanesi ellerinde ki gücü yitireceklerinden dolayı hayıflanıyor, yakınıyor. Yani endişeleri âşık oldukları (!) beldeleri mi? Yoksa âşık oldukları koltukları mı? Bana soracak olursanız bir, bilemediniz iki tanesi beldesinin geleceği açısında bu duruma karşı çıkıyor.

Birbirimizi kandırmanın hiç âlemi yok. Çoğu belde belediye başkanının kafasının içinden geçenleri biliyor ve niyetlerini görüyoruz. Kişisel tespitlerim sonucunda yazdıklarıma muhalefet edecek belde belediye başkanı da olacak olursa ve bana bunu paylaşırlarsa söylediklerini virgülüne dokunmadan bu köşede sizlerle paylaşacağım. Neticede birkaçı hariç hepsinin kafasında mıh gibi yatan gerçek aynen bu…

TUNCAY KILIÇ VE SİYASİ DEDİKODULAR

Edremit Belediye Başkanı Sayın Tuncay Kılıç’ın MHP Edremit İlçe Teşkilatı ile arasının fazlaca limoni olduğunu sağır sultan bile duymuş durumda. Gözünü sevdiğimin siyasi kulislerinde konuşulan konulardan bir kısmını paylaşmak istiyorum sizlerle… 2014 seçimlerinde mahalle olma korkusu yaşamayan Sayın Tuncay Kılıç körfezde ki diğer başkanlara göre biraz daha cool (!) takılmakta bu aralar. Kendisinin bir daha ki seçimlerde MHP’den aday olmayacağı ise iyiden iyiye ayyuka çıkmış durumda. Gerçi burada kendisi MHP’den aday olmak istese bile ne soyunu ve sopunu bıraktığı MHP Edremit İlçe Başkanı Sayın Ahmet Soylu nasıl bir yaklaşımda bulunur orası da muamma durumda. Benim görüşüm, kesinlikle ve kesinlikle bu durumun oluşmaması için büyük gayret göstereceği yönünde.

Konunun bir diğer ayağı ise, Sayın Tuncay Kılıç’ın AKP ile dirsek teması içerisinde olduğu ve epeyce mesafe kat ettiği yönünde. Malum, duyumlarımız siyasi kulislerden edindiğimiz dedikodular sayesinde. Eğer Sayın Tuncay Kılıç aksinin olduğunu, yani AKP ile temas içinde olmadığını söylüyor ise, bunu da yine virgülüne dokunmadan bu köşeden sizlerle paylaşacağım. Bizim buralarının siyasi kulisleri her ne kadar biraz anason kokuyor olsa da, yine de biz gazetecilere epeyce malzeme çıkartıyor. Yazdığım yazılarda hiç kimseyi hedef almadan, duyduklarımı sizlerle paylaşıyorum. Eksik veya yanlış yazdıklarım olduğu takdirde, onları da köşemden düzeltmekten kesinlikle gocunmayacağım.

Kalın sağlıcakla…

NOT: Siyasette fazla hırslı olan insan kesinlikle başarılı olamaz, olamayacaktır, olamamıştır! Arabanın hızı, siyasetin de hırsı adamı paramparça eder. Arabanızı yavaş kullanıp, siyasetinizi de düsturlu icra edin, çok yaşarsınız!...

DİPNOT: Makam mevki sahibi insanlar, halkın parasıyla yapılan yerlere kendi isimlerini veriyorlar ise; onlara megaloman denir, boş adamlardır!

18 Şubat 2012 Cumartesi

A) DÖNMEZ B)YILDIRIM C)YAĞCI D)BAYAN?

CHP’nin Edremit merkez, belde ve köylerde ki delege seçimlerinin bitmesinin ardından şimdi gözler belde ve ilçe seçimlerine çevrilmiş durumda. Belde seçimleri (tahminim) mart ayının 20’sine kadar, ilçe seçimi ise nisan ayının ortalarına doğru sonlandırılmış olacaktır.

İlçe seçimleri ile alakalı olarak, adaylıklarını açıklamamış olsalar bile siyasi kulislerin konuştuğu kişilere şöyle bir göz atalım istedim…

Konuşulan isimlerin başında mevcut ilçe başkanı Necmi Dönmez geliyor. Mahmut Ceylan’ın milletvekilliği adaylığını açıklamış olmasından dolayı istifa ettiği görevine yönetim kurulu arkadaşları tarafından çoğunluk oyunu alarak seçilen Dönmez, seçildiği dönem boyunca yönetim kurulu arkadaşları ile beraber bir tane genel seçim geçirdi. Seçim döneminde göstermiş olduğu performans çoğu insan tarafından takdir edilse de, bazı kesimler tarafından eleştiriye maruz kaldı. Kişilik olarak hiçbir eleştiriyi kendisine yakıştıramayacak olsam da, siyasetin “ayak oyunları”na pek alışkın olmadığı aşikâr durumda… Siyasetini samimi ve örgütle iç içe yapma adına yoğun çaba sarf eden Dönmez’in kulislerde konuşulan rakipleri ise oldukça “dişli” isimler…

Bir diğer isim olan Yurt Yıldırım’da siyasi kulislerle oldukça konuşulan birisi. Yurt Yıldırım bilgi, birikim ve ekip çalışmasına verdiği önemle kendisini daha ön plana çıkartıyor. CHP Edremit örgütünü 3-5 basamak yukarıya çıkaracak önemli projelerinin olduğunu bildiğim Yurt Yıldırım’ın en önemli artılardan birisi ise kadınlara ağırlık verecek olması.

Siyasetin kalbinin attığı yerler olan kulisler bizlere bütün gerçekleri tüm çıplaklığı ile anlatıyor aslına bakarsanız. O kulisin bir diğer “dedikodusu” da CHP Akçay eski Belde Başkanı ve son genel seçimde CHP’den milletvekili aday adayı olan Kaya Yağcı… Körfez bölgesinde ki CHP örgütünde siyaseti en milimetrik hesaplarla yapan iki isimden birisidir aynı zamanda. Herhangi bir göreve talip olmadan önce artılarını ve eksilerini çok kere düşünür ve öyle adım atar. Edremit bölgesinde ki delegelerin telefonları bu aralar sıklıkla çalıyor ise, karşılarına çıkacak isim muhtemelen Kaya Yağcı olacaktır. İşi şansa bırakmadan, plan ve programlı bir çalışma yaparak yoluna devam eden Kaya bey, şayet CHP Edremit İlçe Başkanı olursa Belediye Başkanlarına “eyvallah” çekmeyen ender siyasilerimizden birisi olacaktır.

Ve belki de siyasi kulislerde konuşulmayan, şayet konuşulursa adından çokça söz ettirecek bir diğer isim var. Asıl önemli isim olan o bayanının ismini kendi isteği üzerine özür dileyerek saklı tutmak istiyorum.

Kendi izlenimlerimi siyasi kulislerden edindiğim bilgiler doğrultusunda sizlerle paylaştım. Üzerine basa basa söylemek istediğim asıl konu ise; seçilecek isim kim olursa olsun, kazananın CHP olması! Güçlü bir CHP olmadan genelde de yerelde de siyaset icra etmek tahmin edeceğiniz üzere oldukça zordur…

Umarım; aday olan isimler enerjilerini seçim öncesi ayak oyunlara harcamazlar ve seçimlerin akabinde seçilemeyen isimlerle omuz omuza (!) CHP’yi bir adım daha öteye götürmenin gayreti içerisinde olurlar.

Kalın sağlıcakla…

NOT: CHP Edremit İlçe Başkanı kim seçilirse seçilsin bugünden söylüyorum, yazın bir kenara; umarım Belediye Başkanlarının değil, örgütlerinin “adamı” olurlar…!

DİPNOT: "Tarihin tekerleri hep ileriye ve iyiye doğru döner" Karl Marx...

16 Şubat 2012 Perşembe

CHP VE ELEŞTİRİ ZİHNİYETİ!

CHP’de siyaset icra etmek zordur. Bu durum evvelde de böyle idi, günümüzde de böyle. Kendi kendisine muhalefet ederek defalarca iktidar olmayı kaçıran başka bir parti var mıdır?... Memleket tarihimizin sınırları içerisinde yok. İnsanlar CHP’den farklı bir siyasi algı ve iktidarın alternatifi olma potansiyeli beklerken ne yazık ki her seçimden (genel seçimler) sonra bu durum daha da geriye gidiyor. CHP’de siyaset yapma algısı ve olgusu artık değişmelidir. Parası olmayanların da (!) siyaset üretebileceği bir parti haline dönüşebilme, CHP’nin iktidara yelken açtığı zamanın yaklaştığı anlamına gelecektir.

CHP’nin yönetici kadrolarının anlaması gereken asıl gerçek ise şudur… Barlardan biraz daha fırsat yaratıp halkın arasına girmek, halkın sorunlarını kulak arkası yapmadan içselleştirerek dinlemek ve çözüm üretmek gerekmektedir. Sokakta ki vatandaş CHP’den daha aykırı ve daha farklı, özümseyebilecekleri, kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri ve her şeyden önemlisi gerçek temeller üzerine oturtulmuş siyasi sözler, plan ve programlar bekliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olmasının ardından bunu kısmi olarak başaran bir yönetim kadrosu oluşsa da, istenilen durum tam olarak yaratılamamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi büyük, güçlü ve temelleri Kuva-i Milliye’ye dayanan bir partidir. Bu partide en altından en üstüne görev ve sorumluluk sahibi olan insanlarda bunun farkına varmalı ve siyasetlerini o şekilde icra etmelidirler. Bu partide aktif ve önemli bir görev alıp diğer yandan da yakınlarınızı partiden istifa ettirmek bu partiye ve bu partiye oy veren insanlara yapılan en büyük haksızlıktır. Cumhuriyet Halk Partili olmanın bilinci içerisinde, o vizyon ve misyonu taşıyabilecek olan insanlar göreve talip olurlar ise memleket adına daha hayırlı olur diye düşünüyorum.

Bahsini ettiğim konuların haricinde CHP içerisinde aşılması gereken önemli hususlardan biriside “eleştiri mekanizması”dır… Partinin siyasetini, çalışmalarını artı ya da eksi yönde kahvelerde ve ofislerde eleştirmek, diğer partilere karşı kendi partini savunmamakta yine bu partinin kaybetmesini sağlayan en önemli nedenlerden bir tanesidir. Elbette ki herkes “eleştirilebilir”… Yeri ve zamanı geldiğinde Musa Karaaslan’ı da, Necmi Dönmez’i de “eleştirebiliriz” ve “eleştirmeliyiz” de… Örneğin Hasan Özpolat’ı “eleştirmekten” neden çekinmemiz gerekir? Cahit İnceoğlu dokunulmazlık zırhına bürünen bir siyasetçi midir ki “eleştirmeyeceğiz”… Kamil Saka’nın yaptığı hiç hata yok mudur “eleştiriye” mahal verecek… Veya Hasan Arslan’ı “eleştirdiğiniz” zaman sizi arkanızdan sopa ile kovalıyor mu?... CHP’de siyaset yapan aktörlerin en büyük eksiklerinden birisi “eleştiri” yapma tarzlarıdır. Dikkat ettiyseniz eleştiri içeren kelimelerin hepsini tırnak içerisine aldım. Dikkatinizi özellikle bu konuya çekmek istiyorum… Yeri ve zamanı geldiğinde parti içi eleştiri olmaz ise o partiye en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Eleştirilerinizin nedenlerini sağlam temeller üzerine oturtmuş ve “eleştirmek için eleştirme” zihniyetine mensup değilseniz, eleştirdiğiniz insanlar sizi dinleyecek ve söylediklerinizi dikkate alacaklardır. Şayet dikkate alınmıyor ise o yöneticiden de memlekete hayır gelmez demektir! Bahsini ettiğim konuya en güzel cevabı da aslında Kemal Kılıçdaroğlu vermiştir. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün sert eleştirilerini olgunlukla karşılamış, yetkisi olmasına rağmen disiplin mevzuatını işleme koymamıştır. Takdir edilesi ve olması gerek budur aslında…

Kısacası; CHP, yerelde bazı şeyleri değiştirmek için siyasetini biraz daha olgunlaştırmalıdır. Özellikle körfez bölgesinde gün geçtikçe daha da büyüyen siyasi bir yapıya kavuşurken bu hususa parti yöneticilerinin dikkatini çekmek istiyorum. Vatandaşa hizmet götürmek için olmazsa olmaz kurum “siyaset kurumu”, siyaset kurumunun olmazsa olmazı da “eleştirilmeye” açık olabilmektir.

Unutmadan; eleştiri her zaman olumsuz şekilde de yapılmaz… Olumlu yapılan işlerin karşılığı da “pozitif eleştiri”dir… Kalın sağlıcakla…

NOT: Yerel siyasilerimizi de siyasetin “mıh” gibi attığı ortam olan Twitter sahnesine bekliyoruz…

DİPNOT: ‎"Adalet; güçlünün değil, haklının yanında olmaktır"... (Mesaj yerine gitmiştir…)

10 Şubat 2012 Cuma

CHP VE ELEŞTİRİ ZİHNİYETİ!

Gün geçmiyor ki CHP’de hareketli saatler yaşanmasın, gün geçmiyor ki CHP’nin siyasi aktörleri “siyaset harici” bir şeyler söylemesin. Cumhuriyet Halk Partisi’nde Önder Sav ve onun yerel siyasi kopyalarının siyaseti bırakmaları artık şart (!) haline gelmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu veya lider olmaya aday diğer insanları elbette tartışabiliriz. Fakat bir Deniz Baykal veya bir Önder Sav tartışması CHP’ye % 5’in üzerinde oy getirmez! Bu, aşikardır…!

CHP’nin yönetici kadrolarının anlaması gereken asıl gerçek ise şudur… Barlardan biraz daha fırsat yaratıp halkın arasına girmek, halkın sorunlarını kulak arkası yapmadan içselleştirerek dinlemek ve çözüm üretmek gerekmektedir. Sokakta ki vatandaş CHP’den daha aykırı ve daha farklı, özümseyebilecekleri, kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri ve her şeyden önemlisi gerçek temeller üzerine oturtulmuş siyasi sözler, plan ve programlar bekliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olmasının ardından bunu kısmi olarak başaran bir yönetim kadrosu oluşsa da, istenilen durum tam olarak yaratılamamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi büyük, güçlü ve temelleri Kuva-i Milliye’ye dayanan bir partidir. Bu partide en altından en üstüne görev ve sorumluluk sahibi olan insanlarda bunun farkına varmalı ve siyasetlerini o şekilde icra etmelidirler. Bu partide aktif ve önemli bir görev alıp diğer yandan da yakınlarınızı partiden istifa ettirmek bu partiye ve bu partiye oy veren insanlara yapılan en büyük haksızlıktır. Cumhuriyet Halk Partili olmanın bilinci içerisinde, o vizyon ve misyonu taşıyabilecek olan insanlar göreve talip olurlar ise memleket adına daha hayırlı olur diye düşünüyorum.

Bahsini ettiğim konuların haricinde CHP içerisinde aşılması gereken önemli hususlardan biriside “eleştiri mekanizması”dır… Partinin siyasetini, çalışmalarını artı ya da eksi yönde kahvelerde ve ofislerde eleştirmek, diğer partilere karşı kendi partini savunmamakta yine bu partinin kaybetmesini sağlayan en önemli nedenlerden bir tanesidir. Elbette ki herkes “eleştirilebilir”… Yeri ve zamanı geldiğinde Musa Karaaslan’ı da, Necmi Dönmez’i de “eleştirebiliriz” ve “eleştirmeliyiz” de… Örneğin Hasan Özpolat’ı “eleştirmekten” neden çekinmemiz gerekir? Cahit İnceoğlu dokunulmazlık zırhına bürünen bir siyasetçi midir ki “eleştirmeyeceğiz”… Kamil Saka’nın yaptığı hiç hata yok mudur “eleştiriye” mahal verecek… Veya Hasan Arslan’ı “eleştirdiğiniz” zaman sizi arkanızdan sopa ile kovalıyor mu?... CHP’de siyaset yapan aktörlerin en büyük eksiklerinden birisi “eleştiri” yapma tarzlarıdır. Dikkat ettiyseniz eleştiri içeren kelimelerin hepsini tırnak içerisine aldım. Dikkatinizi özellikle bu konuya çekmek istiyorum… Yeri ve zamanı geldiğinde parti içi eleştiri olmaz ise o partiye en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Eleştirilerinizin nedenlerini sağlam temeller üzerine oturtmuş ve “eleştirmek için eleştirme” zihniyetine mensup değilseniz, eleştirdiğiniz insanlar sizi dinleyecek ve söylediklerinizi dikkate alacaklardır. Şayet dikkate alınmıyor ise o yöneticiden de memlekete hayır gelmez demektir! Bahsini ettiğim konuya en güzel cevabı da aslında Kemal Kılıçdaroğlu vermiştir. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün sert eleştirilerini olgunlukla karşılamış, yetkisi olmasına rağmen disiplin mevzuatını işleme koymamıştır. Takdir edilesi ve olması gerek budur aslında…

Kısacası; CHP, yerelde bazı şeyleri değiştirmek için siyasetini biraz daha olgunlaştırmalıdır. Özellikle körfez bölgesinde gün geçtikçe daha da büyüyen siyasi bir yapıya kavuşurken bu hususa parti yöneticilerinin dikkatini çekmek istiyorum. Vatandaşa hizmet götürmek için olmazsa olmaz kurum “siyaset kurumu”, siyaset kurumunun olmazsa olmazı da “eleştirilmeye” açık olabilmektir.

Unutmadan; eleştiri her zaman olumsuz şekilde de yapılmaz… Olumlu yapılan işlerin karşılığı da “pozitif eleştiri”dir… Kalın sağlıcakla…

NOT: Yerel siyasilerimizi de siyasetin “mıh” gibi attığı ortam olan Twitter sahnesine bekliyoruz…

DİPNOT: ‎"Adalet; güçlünün değil, haklının yanında olmaktır"... (Mesaj yerine gitmiştir…)

8 Şubat 2012 Çarşamba

BAŞARAN: “ÇIRAKLIK VE KALFALIK DÖNEMİ BİTTİ, SIRA USTALIK DÖNEMİNDE”

35 yaşında olmasına rağmen siyasetin genç isimlerinden birisi olan Sinan Başaran bugünkü konuğumuz. MHP Altınoluk Gençlik Kolları ve Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevlerinin ardından şuan Küçükkuyu’ya da yeniden yapılanan teşkilatlanmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Siyasetin çıraklık ve kalfalık dönemini halkın teveccühü ile geçtiğini, sıranın ustalık dönemine geldiğini ve bu dönem içinde bilgi ve birikimini Küçükkuyu’da ki yapılanmaya ayırdığını belirtiyor. Siyasette ki hedefleri ve sağ cenahın jargonları üzerine samimi cevaplar veren Başaran’a samimiyetinden dolayı teşekkür ederek söyleşimize geçiyorum…

Soru: Altınoluk MHP Gençlik Kolları Başkanlığı daha sonra Edremit Ülkü Ocakları Başkanlığı… Sinan Başaran’ın bundan sonraki siyasi hedefi nedir?

Cevap: Açık konuşmayı seven bir insan olduğum için bugün rahatlıkla cevap vereceğim sorularınıza ilk önce onu söylemek istiyorum. MHP Altınoluk Gençlik Kolları Başkanlığı görevine de, Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevine de açık söylemek gerekirse isteyerek gelmedim. Netice itibariyle bu görevleri üstlendikten sonra da tabi ki görev ve teşkilat bilinci içerisinde sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmek için bütün gücümüzle çalışma ortaya koyduk. Bundan sonra ki süre içerisinde de şu veya bu görev diye bir düşüncem an itibariyle yok ama tabi gönlümüzden geçen görevler, makam ve mevkiler elbette var. İçinde bulunduğumuz kurum siyaset kurumu ve zaman ne gösterir, an itibariyle siyasi oluşum nasıl olur ve hangi göreve talip oluruz veya partimiz bize hangi görevi verir bunu zaman gösterecek.

Soru: MHP Altınoluk Gençlik Kolları Başkanlığının ardından Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevini üstlendiniz. Kamuoyu tarafından takdir edilirken bu görevinizden neden ayrıldınız? Ya da ayrıldınız mı veya görevden mi alındınız?

Cevap: Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevini 11 ay boyunca onurlu bir şekilde yürüttüm. Başarılı olup olamadığımız muhakkak ki sizin ve halkımızın takdiridir. Görevi bırakma konusuna gelince de o zamanki siyasi yapı içerisinde olması gereken oldu diyebilirim. Demek ki hayırlısı böyleymiş diye yorumluyorum… Edremit’te ki siyasi yapıya baktığım zamanda oradaki misyonumun tam zamanında bittiğine inanıyorum. Aynı zamanda Edremit’te ki mevcut hararetli siyasi gündem içerisinde bulunmamamda şahsım adına olumlu olduğu kanaatindeyim. Ayrıca kamuoyundan kiminle konuşsam onlarda bu söylediğimi bana aktarıyorlar.

Soru: Görevden alınıp alınmadığınızı tam olarak cevabınız içerisinde anlayamadım. İstifa mı ettiniz yoksa görevden mi alındınız? Sonucunda kırgınlığınız var mı?

Cevap: Yani belirttiğim gibi o günkü siyasi gelişmeler içerisinde şahsım hakkında görevden alınmam şeklinde bir yaklaşım oldu. Ben tabi bu karara da saygı duyuyorum. Kırgınlık konusuna gelince, kırgınlık demek doğru değil belki ama gönül burukluğumuz o zaman olmuştu ama artık üzerinden 2-2.5 aylık bir süreç geçti ve olgunlukla karşılıyorum. Siyaseten hiç kimseye en ufak bir kırgınlığım yok.

Soru: Sayın Başaran Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığınızın ardından şuanda herhangi resmi bir göreviniz yok fakat izlediğim kadarıyla Küçükkuyu’da ki teşkilat yapılanmasına yardımcı oluyorsunuz. Küçükkuyu’da ki faaliyet nedir bunu biraz öğrenebilir miyiz sizden?

Cevap: Çırak-Kalfa-Usta olgusu vardır bildiğiniz gibi. Çıraklık dönemimizi Altınoluk’ta, kalfalık dönemimizi Edremit’te geçirdik ve şimdi bilgi birikimimizi yani ustalık dönemimizi Küçükkuyu’da ki gençlerimize aktarmaya çalışıyoruz. Orada yeni bir binaya taşındı teşkilatımız. Badana boya vs. işleri için elimden geldiğince yardımda bulunuyorum fakat resmi bir görevim yok. Küçükkuyu teşkilatımız şahsımın her zaman yanında olmuşlardır. Siyaset birazda vefa gerektirir diye düşünüyorum… Siyasette yükselme olduğu gibi iniş dönemleri vardır. Kendimi an itibariyle iniş döneminde görmüyorum fakat her zaman yanımda olan Küçükkuyu teşkilatımıza yardımcı olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Soru: Son günlerde röportaj gerçekleştirdiğim bütün siyasi kişilere sorduğum soruyu size de soracağım. Balıkesir’in büyükşehir olması durumunda Altınoluk’un ilçe olma konusu ya da Edremit’e bağlanması gündemde. Sizde Altınoluk’un ilçe olması yönünde özellikle sosyal medyada çalışmalar yürütüyorsunuz. Sizce Altınoluk ilçe olacak mı?

Cevap: Pazartesi günü Altınoluk Belediye Başkanı Sayın Hasan Özpolat’ta yaptığınız röportajda sayın başkanın manşete taşınan cümlesine katıldığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Başkanında dediği gibi Altınoluk ilçe olmayı çoktan hak etmiştir kanaatindeyim. Bireysel olarak sosyal medyada özellikle Facebook üzerinden bu anlamda birkaç kampanyada başlattım. Kamuoyunun da genel görüşü Altınoluk’un ilçe olmayı hak ettiği ve olması gerektiği yönünde. Nüfus bakımından, fiziki açıdan, beldemizde ki banka sayısı, okul sayısı, sağlık hizmeti olarak ve daha ekleyeceğimiz birçok nedenden ötürü bu sıfata haizdir diyebilirim. Benim her zaman söylediğim bir söz var; Altınoluk’un bir Alanya’dan hiçbir eksiği yoktur. Hatta eksiği olmadığı gibi fazlası bile mevcuttur. Altınoluk’un ilçe olma konusu sadece Balıkesir’in büyükşehir olma durumu gündeme geldiğinde tartışılmaya başlamadı. Bu tartışmaların ve fikrin geçmiş yıllardan itibaren gelen bir evveliyatı da var. Şahsım olarak Altınoluk’un ilçe olması konusunda yapmam gereken çalışma ne ise onu yapmaya devam edeceğim.

Soru: MHP Edremit ilçe teşkilatının son kongresinde Edremit Belediye Başkanı Tuncay Kılıç’ın bir çıkışı oldu ve bu çıkış gündemi epeyce meşgul etti. Edremit Ülkü Ocakları eski başkanı olarak siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Cevap: İlk önce şunu belirtmek istiyorum; bahsini ettiğiniz kongre gerçekleştiğinde ben Edremit Ülkü Ocakları Başkanı değildim. O tarihte görevden ayrılmıştık. Tabi sürecin dışında da olmak istedim açıkça söylemem gerekirse. Şuanda da sürecinde dışarısındayım ama şunu söylüyorum; Tuncay Kılıç Edremit Belediye Başkanımdır, Ahmet Soylu’da İlçe Başkanımdır ve ikisine de saygım vardır. Kongre sürecinde de delegelerimiz kime teveccüh gösterdi ise boynumuz kıldan incedir. Partililerimizin de durumu böyle yorumlaması gerektiğini düşünüyorum.

Soru: Körfez bölgesinin genç siyasi liderlerinden birisi olduğunuz için sormak istiyorum… Bölgemizde ki partilerin gençlik yapılanmalarını yeterli görüyor musunuz? Yoksa daha aktif olunmalı düşüncesinde misiniz?

Cevap: İlk önce şunu iyi idrak etmek gerekiyor. 20-30 sene önceki kuşakla şimdiki kuşak aynı değil. Aynı şekilde o zamanlarda ki siyasi yapı ile günümüz siyasi yapıları da aynı değil. Günümüz gençlerinin ve körfezde ki partilerin gençlik yapılanmaları bana göre olması gerekenin altındadır. Burada sadece gençlerimizi de suçlamak istemiyorum. Kuşak çatışması ve farkı itibariyle günümüz gençleri asosyal yetişiyorlar ve bunun en büyük olumsuz yansıması da siyaset kurumuna oluyor. Gençlerimizin siyasetin içerisinde daha aktif olması, o veya bu partide görev almaları içinde kendilerine gerekli koşulların yaratılması gerektiğine inanıyorum. Gençlerimizin siyasetin içerisinde ne kadar aktif olurlarsa siyaset kurumu da o derece temiz olacaktır diyebilirim.

Soru: Ülkü Ocakları Başkanıyken ve sonrasında sosyal medyayı, özellikle Facebook’u aktif şekilde kullanıyorsunuz. Sizin için “Facebook Ülkü Ocakları Başkanı” tarzında bir yakıştırma yapılmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Cevap: İlk önce şunu söylemek istiyorum, bu eleştirileri yapanlar vizyonsuz kişilerdir. Günümüz artık sosyal bir dünya ve teknoloji hayatımızın her alanına girdi. Bende bu durumdan kaçmak yerine ona ayak uydurmayı tercih ettim ve özellikle Facebook olmak üzere Twitter ve çeşitli sosyal mecralarda zamanım olursa bulunuyorum. Bahsini ettiğiniz eleştirileri yapan insanlara ise sadece gülüyorum. Bugün ülkemizi yöneten siyasi liderlerin birbirlerine Twitter üzerinden cevap vermeleri, körfezde ki belediye ve parti başkanlarımızın Facebook gibi mecraları kullanmaları yanlış (!), şahsıma bu eleştirileri yönelten isimlerin söyledikleri doğru!... Böyle bir düşünceye karşıyım ve sadece eleştiri yapma adına söylenen ucuz kelimeler olduğunu düşünüyorum.

Soru: İlk sorularımdan birisi siyaseten bundan sonraki hedefleriniz üzerineydi… Facebook üzerinden size gelen sorular içerisinde en yoğun şekilde olanı belediye başkan adaylığı veya milletvekilliği adaylığı düşünceniz olup olmadığı yönünde?

Cevap: Yaptığınız her işin içerisinde en iyisini yapma gayretinde olmak gerek diye düşünüyorum. Yani örneğin ticaretle uğraşıyorsanız bir gün Sakıp Ağa (Sabancı) olacağım diyebilmelisiniz. Siyasetle uğraşıyorsanız da bir gün Köşk’te olmalıyım demek hiçte azımsanmamalı diye düşünüyorum. Siyaseti meslek haline getirmeden çıtanızı sürekli yükseltmekte olması gerekendir. Böyle düşünen ve bunu icraata koyan insanlar zaten memlekete faydalı olmuşlardır. Bende bundan önceki görevlerimi layıkıyla yerine getirdiğimi halkımızdan aldığım teveccühle görüyorum. Belediye başkanlığı veya milletvekilliği adaylığı ise günün koşullarına göre gelişecek hadiselerdir. Zamanı geldiğinde partimiz ve halkımız, yani bağlı bulunduğum halk kitlesi bize böyle bir istek ile gelirse elbette memleketimize hayırlı olması adına her türlü görevi en iyi şekilde temsil etmeye talip oluruz.

Soru: Ülkücü camia içerisinde “Reis” diye bir tabir vardır. “Reis” kime denir ve neden bu şekilde hitap ediyorsunuz?

Cevap: (Gülerek) Bu kelime yıllardan beri çok karmaşık bir hale geldi aslına bakarsanız. Önceleri belediye başkanlarına “belediye reisi”, Cumhurbaşkanlarına da “reis-i cumhur” diye hitap edilirdi. Kelime kökeni itibariyle de Osmanlıcadır zaten… “Reis” kelimesi aynı zamanda kutsal bir kelime olduğu için herkese söylenmesini de doğru bulmuyorum. Bizim gençlerimizde de böyle bir moda oluştu yıllardan beri. Birbirlerine “reis” diye hitap etmek onların hoşlarına gidiyor bizde abartıya kaçmadığı ve kelimenin anlamını düşürmediği sürece buna müsaade ediyoruz.

Soru: Özellikle sağ cenahta biat kültürünün fazlaca olduğunu görüyoruz. Biat etmekten ve kendinize biat edilmesinden hoşlanıyor musunuz yoksa bu teşkilatlanmanızın içerisinde mi var? Demokrasiye inanan insanların biat kültüründe yetişmesi sizce ne kadar doğru?

Cevap: Şimdi bizde şöyle bir durum vardır. Örneğin başkan sıfatında ki birisi bir odaya giriyorsa oradaki diğer partili ve ocak mensuplarımız ayağa kalkarlar. Veya başkanla görüşecekseniz kendisiyle görüşeceğiniz süre boyunca saygı düsturunu elden bırakmamak bizim teşkilatlanma yapımızın içerisinde vardır. Biat, nedense sağ cenah haricinde kötü bir şekilde algılanıyor ama özünü indiğinizde birlik, beraberlik ve sadakat içermektedir. Şartsız ve koşulsuz biat etmek bizim ideolojimizin de olmazsa olmazıdır. Yine bizim teşkilatlanma yapımız içerisinde görev alınmaz, verilir. Bunu da biat kültürüne örnek olarak verebiliriz. Biat etmenin amacını kötü kullanmadığımız sürece faydaları olan ve çoğulculuğu sağlayan önemli bir olgudur.

Soru: Sayın Başaran, Ülkü Ocakları dendiğinde benim aklıma neden kavga olduğunda birlik olunacak yer geliyor. Ülkü Ocaklarında ne yapıyorsunuz, ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

Cevap: Ülkü Ocaklarının teşkilatlanması ve çalışması bazı kişiler tarafından olumsuz olarak kullanılmıştır. Bunu zaten inkâr etmiyoruz. Fakat şöyle bir durumda söz konusu; örneğin Başkan olduğum dönemde Edremit Ülkü Ocağında onlarca sosyal aktivite organize ettik. Kitap okuma alışkanlığından satranç turnuvasına kadar. Son çalışmamızdan biriside engelli vatandaşlarımız için mavi kapak toplama kampanyasıydı. Ülkü Ocakları denildiği zaman kavganın ve şiddetin olduğu yerler şeklinde bir algının olduğunu da biliyorum. Özellikle Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin direktifleri doğrultusunda son yıllarda bu algıyı büyük ölçüde yıktığımıza da söyleyebilirim. Ocak mensubu bir gencimizle ilgili haklı olduğu yerde mağdur duruma düşüyorsa elbette yanında oluyoruz ama bunu şiddetle çözme eğilimine girmiyoruz. Haksız bir konuda karşımıza geldiği takdirde kendisini önce biz uyarıyoruz.

Soru: Başbakan Erdoğan’ın dindar gençlik yetiştirme üzerine bir açıklaması oldu. Siz Başbakan’ın söylemine katılıyor musunuz? Sizce Türkiye’de “dinsiz” bir gençlik mi yetişiyor?

Cevap: Sayın Başbakan’ın o açıklamada söylemek istediğinin biraz yanlış algılandığını düşünüyorum. Cümleyi başka yönlere çekmeden baktığınız zaman söylenen cümlenin altına ben yüz defa imzamı atarım diyebilirim. Elbette burada Sayın Başbakan’ın söylediği sözü iyi irdelemek gerektiği kanaatindeyim. Sözü sadece dindar bir gençlik yetiştirmenin ötesinde farklı imalarla söylediyse ki buna inanmıyorum, o halde tartışmaya açık olduğunu söyleyebiliriz. Sayın Başbakan’ın söylediği söze ek olarak, Türk gençliği aynı zamanda kitap okuyan, araştıran ve sorgulayan, vatanına-milletine koşulsuz bağlı, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının ışığından ayrılmadan da yetişmelidir diye düşünüyorum.

Soru: Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Cevap: Güzel bir sohbet oldu. Sorularınız ve samimiyetiniz için teşekkür ediyorum.

Okay ÖNDER

6 Şubat 2012 Pazartesi

ÖZPOLAT: "ALTINOLUK İLÇE OLMAYI ÇOKTAN HAK ETMİŞTİR!"

Altınoluk Belediye Başkanı Hasan Özpolat’la belde de yapılan çalışmalar, Altınoluk’un ilçe olması ve bu yönde ne gibi çalışmalar yürüttüğü, Altınoluk’ta ki siyasi konjonktür, delege seçimlerine olan yorumu ve boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği ve daha birçok konu üzerine detaylı ve güzel bir röportaj gerçekleştirdik.

Soru: Belediye Başkanı seçildiğiniz tarihin üzerinden yaklaşık olarak 3 yıl geçti. 3 yıla baktığınızda çalışmalarınızı nasıl yorumluyorsunuz?

Cevap: Yaptığım çalışmaları saymaya kalkarsak gazetenin sayfaları yetmeyecektir. Geçmiş 3 yıla dair şöyle bir gözlemimi de söylemek istiyorum. 3 yılda insanları tatmin edecek öyle güzel işler yaptık ki, artık proje açıkladığımızda vatandaşlarımızda heyecan oluşmuyor. Bunun nedeni de şudur; Hasan Özpolat 3 yıl içerisinde verdiği sözleri tutmuş, başladığı işleri bitirmiştir. “Başkan nasılsa bunu da yapar” veya “Başkan yapıyorsa Altınoluk’umuzun için hayırlı bir iştir” gibi bir algı oluştu. Tabi vatandaşlarımızın bu şekilde bir yaklaşımda bulunması şahsım olarak beni ve bütün belediye personelimizi onurlandırıyor. Aynı zamanda bu çalışmalar bize yeni sorumluluklar da yüklüyor. Önümüzde ki 2 sene içinde başladığımız çalışmaları bitirmek ve yeni çalışmalara başlamak şuan için hedefimiz. Köy yolu yapımı, derelerin ıslah çalışması, parke taşı döşemeleri, Şahindere projesi, kapalı spor salonu, kordon projesi, öğrencilere ücretsiz servis, okullarımıza yaptığımız tadilatlar ve gereksinimlerinin karşılanması, camilere yaptığımız tadilatlar, ihtiyaç sahibi aileler için açtığımız yardım evi ve daha bir sürü çalışma ortaya koyduk. Ben seçildiğim zaman arkadaşlarımıza şunu söyledim; ekip olarak sözle konuşmayalım, biz susalım icraatlarımız zaten konuşacaktır şeklinde. Bugün de bu sözüm geçerli.

Soru: Özellikle Altınoluk’u yakından ilgilendiren bir soru sormak istiyorum. Balıkesir’in büyükşehir olma ihtimali ve Altınoluk’un da Edremit’e bağlanması yönünde. Sizin bu konuda ne gibi çalışmalarınız oluyor. Altınoluk’un ilçe olacak mı?

Cevap: Balıkesir’in büyükşehir olması için tarafsız bir gözle baktığınız zaman haklı bir nedeninin olmadığını görüyorsunuz. Şehirlerin büyükşehir olmasına karşı bir insan değilim, şehirlerimizde ki karmaşıklığa ve keşmekeşliğe son vermeliyiz ama Balıkesir’de böyle sorun var mı bunu iyi yorumlamayız düşüncesindeyim. İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in veya Bursa’nın büyükşehir olmasını anlayabiliriz fakat Balıkesir için o durumun oluşmadığı kanısındayım. Bizim yaptığımız çalışmalara gelince özellikle Altınoluk Kent Konseyi olarak bir çalışma yürütüyoruz. Konseye bağlı olan kurumlarımız rapor hazırlıyorlar ve bunun değerlendirmesini yapıp ortak bir rapor hazırlayacağız. Altınoluk her alandan baktığınızda ilçe olmayı hak etmiştir bir beldedir. Büyükşehir konusu gündeme gelmeden öncede bu konuşuluyordu ve şimdi Altınoluk herhangi bir ilçenin mahallesi olursa bu durum beldemizde yaşayan insanlarımıza yapılmış bir haksızlık olur. Olayı bu yönüyle de ele almamız gerekiyor. Beldemizim nüfusu, banka sayımız, alt ve üst yapı olanaklarımız, okullarımızın sayısı, yüzölçümü bakımından durumumuz bunların hepsi değerlendirildiğinde Altınoluk Türkiye’de ki birçok ilçeden fazla hak etmiş durumdadır zaten. Ben dediğim gibi girişimlerime çok önceden başladım ve bu girişimlerim devam ediyor. Sonuç ne çıkarsa çıksın Altınoluk’ta çalışmalar bütün hızıyla devam edecek ve bizler ilçe olacakmışız gibi bundan önce nasıl çalışıyorsak bundan sonrada aynı azimle ve hırsla çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Soru: Geçtiğimiz cumartesi günü partiniz olan CHP’nin delege seçimleri gerçekleştirildi. Siz seçimleri ve çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Bu seçimde gençlerimizin ve bayanlarımızın ön planda olması beni son derece mutlu etmiştir ama seçimin kazananı demokrasidir. “Demokrasi kazandı” söylemini rahatlıkla ifade edebilirim. 3 yıldır demokrasinin oturması adına verilen mücadelede pay sahibi birisi olarak bu emeklerin karşılığını almak beni son derece mutlu etmiştir. İnsanların özgürce, hiçbir baskıya maruz kalmadan gidip oylarını kullanmaları bu seçimler adına söyleyeceğimiz en önemli husustur. Şölen havasında geçen seçimin gidişatında en ufak bir taşkınlığın ve tatsız olayın yaşanmaması da aslına bakarsanız benim bu söylediklerimi doğrular nitelikte. Partili bayanlarımızın azımsanamayacak ölçüde oy almaları, gençlerimiz adeta listeyi istila etmesi yine bu duygularıma ekleyeceğim önemli hususlardır. Seçimler gerçekleşmeden önce arkadaşlarıma şunu söylüyordum, sonuç ne olursa olsun demokrasi ve CHP kazansın. An itibariyle de karşı karşıya olduğumuz tablo budur. Balıkesir’de CHP’nin amiral gemisi sıfatında olan bir örgüte de yakışan buydu diye düşünüyorum. Uzun zamandır bu özlemi yaşayan partililerimize de bu duyguları yaşatan başta Başkanımız Musa Karaaslan ve yönetim kurulunda ki bütün arkadaşlara şükranlarımı sunuyorum.

Soru: Delege seçimlerinin bitmesinin akabinde yakın bir zamanda ilçe başkanlığı seçimi gerçekleştirilecek. Belediye Başkanı olarak değil de, sade bir üye sıfatınızla soruyorum, gönlünüzde yatan ilçe başkanı profilini çizer misiniz?

Cevap: (Gülerek cevap veriyor) O profili çizersem kendi profilimi çizmem gerekecek. Şaka bir yana, memleketimiz adına bundan sonra ki süreç oldukça zorlu geçecek. Siyaset bir ekip işidir ve ben burada ilçe başkanının kendisinden öte, ekibinin önemine vurgu yapmak istiyorum. Benim arzum, Genel Başkanımız Sayın Kemal Bey’in “Halkın İktidarı” söylemine ayak uyduracak, genç, dinamik, bayanlarımızın azımsanacak ölçüde olmayacağı, kişisel çıkarları bir kenara bırakıp partinin ve memleketin çıkarlarını ön plana çıkartacak bir başkan ve yönetim şeması CHP’nin Edremit ilçesine yakışan ekip olacaktır. Bundan öncede anlattığım şekilde yönetimler gelmiştir. Mevcut başkan ve yönetici arkadaşlarımda hepsi değerli insanlardır ve partimize emekleri geçmiştir. Sorunuzun karşılığı olan cevabım bu şekilde…

Soru: Kapalı Spor Salonu Altınoluk’ta yaşayan gençlerin heyecanla beklediği bir proje. Bu proje şuan ne aşamada ve aktif hale ne zaman gelecek?

Cevap: İlk önce şunu söyleyerek başlamak istiyorum. Kapalı Spor Salonu projemiz devletten tek kuruş almadan kendi öz kaynaklarımız ve beldemizde yaşayan iş adamı Cevdet İnalkaç’ın destekleriyle hayata geçiriliyor. Salonun kaba inşaatı neredeyse bitti ve 2012 yılı içerisinde açılışımızı gerçekleştirmek şuan ki hedefimiz.

Soru: Sayın Başkan en önemli projelerinizden birisi olan, hatta en önemlisi sayabileceğimiz kordon projeniz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Bu projenizle ilgili olarak sert muhalefette yaşıyorsunuz ama bir toplantıda ben “bu projeyi hayata geçireceğim” şeklinde iddialı bir cümle kurmuştunuz?

Cevap: İddia olmadan siyaset, siyaset olmadan da icraat ortaya koyamazsınız. Hayatımın her döneminde iddialı oldum. Gerçekleştirdiğim başarıların birçoğu iddialı olmamdan kaynaklanıyor. Sorunuza geçecek olursam. Kordon projesi olarak tabir ettiğimiz proje Altınoluk çehresini değiştirecek ve geleceğe umutla bakmasını sağlayacak projedir. Projeye muhalefet edenlere elbette saygı duyuyorum fakat beni üzün asıl konu şu; bu proje benim dönemimden öncede gündemdeydi ve hatta o zaman Akçam
Otel’in orada ki sahilden Şahinderesi’ne kadar uzanıyordu. Şimdi muhalefet eden çevreci arkadaşların aklı o zaman neredeydi sormak istiyorum. Hasan Özpolat Altınoluk’un yararına çalışmalar yapıyor ve halk bunu takdir ediyor diye bu kadar ön yargılı olmamak gerekiyor. Bu proje sayesinde Altınoluk’un esnafının yüzü gülecek. Bunu hiç mi düşünmüyorlar. Ben bu başkanlık koltuğunda ne için oturuyorum soruyorum size?... Beldemin ve halkımın çıkarları doğrultusunda projeler ortaya koyup bunlara hayata geçirmeyeceksem ne diye seçildim o zaman. Çevreci bazı arkadaşlar şuan bize muhalefet etmek yerine destek verselerdi başlangıç aşamasına dahi gelmiştik. Onların yersiz muhalefetine karşı yine çalışmalarımızı sürdürdük ve izin işlemleri vs. bitme aşamasına geldi. Çok yakın bir zamanda da bunu duyuracağız zaten. Defalarca altını çizmeme rağmen bir kere daha söylüyorum; konu Altınoluk ve onun, orada yaşayan insanların menfaati ise ben başkan olduğum süre boyunca bu projeleri hayata geçiririm.

Soru: Kordon projesiyle ilgili maddi sıkıntılar olduğu söyleniyor aynı zamanda. Bu söylentiler doğru mu?

Cevap: Söylentiden öteye geçmeyecek şeyler sadece. Projemizde maddi sıkıntıda söz konusu değildir ve bu projeyi, Altınoluk’un çehresini değiştirecek olan projeyi bitireceğiz.

Soru: Balıkesir’in büyükşehir olması durumunda Altınoluk mahalle olma konusuna geleceğim tekrar. Altınoluk mahalle olup Edremit’e bağlanırsa veya Altınoluk ilçe olursa başkan olmak için adaylık düşünecek misiniz yeniden?

Cevap: Siyasette yarın ne olacağını bilemezsiniz. Önümüzde daha uzun bir zaman var. Beraber yaşayıp göreceğiz.

Soru: Geçtiğimiz hafta ki CHP Altınoluk aylık toplantısında “başkan olduğumun farkına varamayanlar var” şeklinde bir cümle kurdunuz. Kamuoyu ne demek istediğinizi tam olarak algılayamadı ve merak etti. Ne demek istediniz?

Cevap: Merak etmek iyidir (gülerek).

Soru: CHP Belde yönetimi ile çok fazla içli dışlı olduğunuz ve belde yönetimi üzerinde hâkimiyet kurmaya çalıştığınıza dair söylentiler yine konuşulan konulardan birisi. Bu konu hakkında söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Cevap: Belde yönetimi ile içli dışlı olmayıp ne yapacağım?... Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nden Belediye Başkanı seçildim ve bahsi edilen partide Cumhuriyet Halk Partisi’nin belde yönetimi. Kiminle içli dışlı olacağımı merak ettim doğrusu. Başka partilerin yönetimleri ile mi içli dışlı olmam gerekiyordu?! Sorunuzun aslında gerçekçiliği var çünkü benimde kulağıma bu yönde dedikodular geliyor. Ben Cumhuriyet Halk Partiliyim, bundan gurur duyuyorum. Belde yönetimi ile de evet içli dışlıyım. Son derece güzel bir uyumumuz var. Gerek şahsım gerek CHP belde yönetimi Altınoluk’a artı kazandıracak ne yapabiliriz bunları sürekli konuşuyoruz. Belde yönetimi üzerinde hâkimiyet kurma konusuna gelince. Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Ben Altınoluk Belediyesi’nin Başkanıyım, partimizin Başkanı ayrı ve öyle hâkimiyet kurma gibi bir düşüncem veya girişimimde yok. Bunu düşünmek bile başta CHP Belde Başkanımız Sayın Musa Bey’e ve yönetim kuruluna saygısızlıktır.

Soru: Yeni belediye binası projesi son açıkladığınız çalışmalarınızdan birisi. Altınoluk’un mahalle olma durumu varken yeni bir bina yapıp masraf etmek biraz gereksiz olmayacak mı sizce?

Cevap: Yukarıda yanıtladığım cevaplardan birisi aslında bu sorunuzun karşılığı. Ben ve ekibim Altınoluk ilçe olacakmış gibi çalışıyoruz. Önümüzde 2 yıllık bir süreç var ve bu 2 yıl sonunda ilçe olduğumuz takdirde kaybedilen 2 yılın hesabını kime sormamız gerekecek? Ayrıca velev ki mahalle oldu diyelim, kalkıp bu binaları yıkacak değiller. Boş kalacak değil. Altınoluk ilçe olmayı çoktan hak etmiş büyük bir belde ve o zamanda yine kamu kurumu olarak veya günün şartları ne ise o yönde kullanılabilir. Tekrar etmek istiyorum; Altınoluk ilçe olacakmış gibi, gecemizi gündüzümüze katarak bu yönde çalışıyoruz. Birileri bizim yan gelip yatmamızı istiyor farkındayım ama onların hayalleri sadece hayal olarak kalacak. Belediye Başkanı seçildiğimde verdiğim sözlerin hepsini yerine getireceğim. Yeter ki Altınoluk halkı bana inanmaya ve güvenmeye devam etsin.

Soru: Altınoluk’ta yaşayan vatandaşların en büyük geçim kaynağı turizm ve zeytincilik. Özellikle turizmi cazip kılmadığınız ve bu yönde yatırımları teşvik etmediğiniz yönünde eleştiriler var. Bu eleştirilere neler söylemek istersiniz?

Cevap: Eleştirilerin çoğunu dinlerim, haklılık payı var ise kabullenir ve o yolu denerim. Bahsi edilen konuda şahsıma büyük bir haksızlık yapılıyor. Turizmi ve turizm yatırımı yapmak isteyen insanları özendirmiyor veya desteklemiyor değiliz. Hatta kanunların bana verdiği yetkiyi yatırımları destekleme ve özendirme yönünde pozitif olarak kullanıyorum ve kullanmaya da devam edeceğim.

Soru: Sayın Başkan siyasi soruların dışında birkaç soru sormak istiyorum. Röportaj yapmadan önce Facebook üzerinden de soru aldım ve o soruları aktarmak istiyorum size. 2 Şubat doğum gününüzdü ve kutlamamı isteyen vatandaşlarımız akabinde sormuşlar; Facebook hesabınızı kendiniz mi kullanıyorsunuz? Başkan kaç yaşına girdi? Spor yapıyor mu? Yoğun tempodan fırsat buldukça boş zamanlarını nasıl değerlendiriyor? Örneğin kitap okuyup okumadığınızı merak eden bir vatandaşımız var?

Cevap: (Gülerek cevap vermeye başlıyor) Doğum günümü kutlayan vatandaşlarımıza teşekkürlerimi ileterek başlamak istiyorum. 46 yaşına girdim. Altınoluk’un sorunlarını çözmek ve geleceğe umutla bakmasını sağlama adına özellikle son 3 yılımın nasıl geçtiğini anlayamadım gerçekten. Facebook hesabımı çoğunlukla ben kullanıyorum. Fotoğraf ekleneceği zaman veya kutlama mesajı yazacağım zaman halkla ilişkilerde ki personelim bunları yapıyor. Sohbet kısmından görüşmeleri ben yapıyorum. Çok fazla enine boyuna sohbet etme imkânı da bulamıyorum aslında buradan çünkü çevrimiçi olduğum anda kilitlenme yaşanıyor. Sadece halini hatırını sorup sohbetimizi kesmek zorunda olduğum çok oluyor. Malum 30-40 kişiyle birden aynı anda konuşmak imkânsız (gülüyor). Ayrıca Facebook benim için son derece yararlı bir sosyal mecra. Oradan birçok vatandaşımın sorununu dinleyip çözüm ürettiğim oldu. Derdini sıkıntısını birebir söyleyemeyip Facebook aracılığıyla ileten de birçok vatandaşımız oldu. Spor yapma konusuna gelince, yapılan çalışmaları denetlerken yürüdüğüm yolları saymazsak yapmıyorum diyebilirim. Hem buna fırsatım olmuyor hem de kolumda ve geçmişte böbreğimde yaşadığım bir rahatsızlık buna engel oluyor. Boş zamanım da olmuyor ama yaratabildiğim takdirde ailemle zaman geçirmeye çalışıyorum. Kitap okuduğumu merak eden arkadaşımıza yanıtımda bol bol okuyorum merak etmesin (gülüyor). Soru: Sayın Başkan son olarak ilave etmek istediğiniz bir konu var mı? Cevap: Güzel bir sohbet oldu. Sorularınız için teşekkür ediyorum. Altınoluk halkı da hiç merak etmesin verdiğim sözlerin sonuna kadar arkasında ve takipçisiyim.

Okay ÖNDER

2 Şubat 2012 Perşembe

SORU: MESLEĞİN? - CEVAP: SİYASET

Her insan farklı uğraşlar yaparak kendini rahatlatır, kafasını dağıtır… Ben ise yazı yazarak kafamı dağıtanlardanım. Bu aralar dağıtmış olduğum kafamı körfez siyasetinin karmaşası içerisinde bulamıyorum. Bizim buraların siyasi gündemi Ankara’yı aratmıyor dersem de; mübalağa etmiş olmam diye düşünüyorum…

Yukarıda belirttiğim gibi her insanın farklı farklı uğraşları vardır. 23 yaşında bir genç olarak benim ilgi alanım (asla hobi olarak da, meslek olarak da görmüyorum!) siyaset!... Siyasetle ilgilenmek bana heyecan veriyor. Önce Körfez gazetesinde ikinci defa köşe yazmaya başladığımdan beri yazılarımın tamamı yerel siyaset üzerine oldu. Bundan önceki köşe yazarlığı deneyimim de ulusal konulara da değiniyordum fakat bu sefer işe yerel konularla başladık ve öyle de devam ediyor. Gazetemin genel yayın yönetmeni Soner Bey’in de telkinlerini göz ardı etmediğimi söylemeliyim sanırım…

İşi ne demeye getiriyorum? Şunu demeye getiriyorum değerli okurlar… Günümüz gençliğinin asosyal ve apolitik geliştiğini ve yaşantılarını sürdürdüklerini düşündüğümüzde kendimi bu anlamda şanslı görüyorum. Memleketin geleceğine yön veren kurum olan siyasetin bir parçası olmaktan gurur duymak istiyorum…! “İstiyorum” diyorum çünkü, an itibariyle gurur duyamıyorum…! Siyasetin çıkar-menfaat ilişkisine dönüştüğü bir ülkede ve yerelde, bu durumdan haz almam elbette ki imkânsız. Ben ve benim gibi genç insanlar siyasetle ilgilenmezler ise memleketin geleceği nice olacak biliyor musunuz? Şuan memleketi genelde ve yerelde yöneten “damdan düşen siyasetçi”lerden farklı olmayacak! Siyaseti “şekil” olsun diye, “inat” olsun diye, “yapmak için yapan” o kadar çok yerel siyasetçi ile karşı karşıyayız ki; söz konusu durum hiçte azımsanamayacak ölçüde ciddi durumda!

Siyasetin okulu olmadığını dost sohbetlerinde sürekli dillendirmişimdir ve dillendirmeye devam edeceğim. Genç bireyler siyasetle ilgilenmezler ise memleketin geleceği kimlerin elinde olacak bileniniz var mıdır? Ben biliyorum; basiretsiz ve beceriksiz siyasilerin elinde olacaktır!

Hiçbir partinin gençlik örgütlenmesinde (veya yapılanmasında) yer almadan, hiçbir siyasi toplantıda yer almadan, üyesi oldukları partinin programını-tüzüğünü bilmeden siyasetle uğraşan ve ciddi ciddi makam sahibi olan o kadar çok gereksiz insan var ki etrafımızda, durumdan vazife çıkartmamak elde değil!

Ben bu köşeden yazılarıma başladığımdan beri “ak saçlı” amca ve dedelere bir şeyler ima etmeye çalışıyorum ama nafile! Onlar yazılarımı okuduktan sonra ne kendilerine pay çıkartıyorlar ne de söylediklerimin anlamını bulmaya çalışıyorlar. Onlar kurulu düzenin piyonları olmaktan öte geçemeyen aciz vatan evladı rolünü kendilerine yakıştırıyorlar! Söze gelince hepsi gençlerin siyasetin içerisinde yer alması gerektiğini söylemelerine rağmen, mevzu bahis icraata gelince hepsi süt dökmüş kedi gibi köşelerine çekilmekten geri kalmıyorlar!

Geçenlerde Altınoluk CHP’nin delege seçimi gerçekleşti. Delege olma sevdasına kendilerini ne kadar küçük düşürdüğünün farkına varmayan insanlar gördüm ve utandım! Evet, ben bu yaşımda onların yaptıkları bu hayasızlıktan utandım! Delege seçilmeyi memlekete reis-i cumhur olmakla eşdeğer tutan oy avcılarından kurtulamadığımız sürece, ne memleketi ileriye götürebiliriz ne de kurulu olan adaletsiz düzeni yıkabiliriz!

Onlar bu satırları okurken bıyık altından “kıs kıs” gülmeye devam edeceklerdir. Yazdıklarımı, söylediklerimi sallamamaya (!) devam edeceklerdir! Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum.

Lakin; gün olacak ve o devran muhakkak ki dönecektir. İşte o zaman bu haysiyet sahibi olamayan insanlardan hesap mutlaka (!) sorulacaktır! O hesabın sorulması ve ülkenin geleceği olan gençlerin siyasetle daha aktif şekilde ilgilenmesi umuduyla… Kalın sağlıcakla…

NOT: Laf üretmekten başka bir şey yapmayan siyasilerden (!) memlekete hayır gelmiyor… Demokrasi ve özgürlük sokaklarda!

DİPNOT: Memlekete hayrı olmayan işleri eleştirmenin günah, memlekete hayırsız işler yapmanın da mübah sayıldığı günler yaşıyoruz!...