25 Haziran 2013 Salı

ÖRKÇÜ’DEN MESAJ ALDIM…

Siyaseti çok iyi bilmek gerekmiyor bazen… Veya siyaseti ne için yaptığını bilmekte gerekmiyor… Ve bazı siyasiler için medya da yer almak onlara yetiyor da artıyor bile.

Bahsini ettiğim konuları Altınoluk’ta çok iyi yapan, hatta en iyi yapan siyasi isim hiç kuşkusuz AKP Belde Başkanı Sayın Metin Örkçü. Basına gönderdiği mesajlarda Türkçe imla kurallarına uymanın kıyısından bile geçmiyor olsa da, amacına ulaşıyor. Her gönderdiği basın bildirisi ile basında mutlak suretle yer alıyor.

Sayın Örkçü saygı duyduğum bir insan. Altınoluk gibi CHP’nin kale olarak görüldüğü bir yerde yıllardır işi iyi götürdüğünü söyleyebiliriz. Fakat Sayın Örkçü’ye bazı tavsiyelerim olacak. Bu tavsiyeleri de kendisine saygı duyduğum için yapıyorum.

- Basına gönderdiğiniz bildirilerde birilerinin “gazlaması” olduğu aşikâr. Bunu yapmamanızı haddim olmayarak tavsiye ediyorum.

- Yapmış olduğunuz eleştirilerin temeli doğru olabilir. Fakat söylemlerinizi yanlış kullanıyorsunuz. Amacınız CHP’ye vurmak ama siz söylemleriniz ile CHP’yi daha da güçlendiriyorsunuz.

- Twitter ile ilgili beni eleştiriyorsunuz. Saygı duyuyorum. Gazeteci olarak ben sizi nasıl eleştiriyor isem, siyasi bir insan olarak sizde beni eleştirebilirsiniz. Lakin; beni Twitter’daki hangi hesap üzerinden izliyorsunuz? Daha açık olmak gerekirse, AKP gibi bir partinin belde başkanı, Twitter’da sahte bir hesap mı kullanıyor? (Gerçi bu aralar “yumurta” profilli birçok AKP’li türedi) Veya kullandığınız hesabı neden deşifre etmiyorsunuz? Korktuğunuz veya çektiğiniz konu nedir?

- Son gönderdiğiniz basın açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisi için “CeHaPe” yakıştırmasını yapmışsınız. “AK Parti” olarak tanımladığınız Adalet ve Kalkınma Partisi’ne “AKP” demelerinden duyduğunuz rahatsızlığın bir tezahürü olarak görüyorum bunu. Ama bir belde başkanının en ciddi rakibi olan partiye böylesine alaycı bir söylem hiç yakışmıyor. Açıkçası bende size yakıştıramadım.

- Basına yolladığınız açıklamanın ana konusu Burhaniye eski ilçe başkanının karısıyla ilgili. Karısı saçma sapan, kurgu olduğu her halinden belli olan bir zırvalama yapıyor. Sizde buradan rakibinize “giydirmeye” çalışıyorsunuz. Ama olmamış Metin Bey, yapamamışsınız! İşin komik tarafı, yılların ilçesi Burhaniye’yi belde yapmışsınız.

- CHP’li olduğum konusuna gelince… Evet, bahse konu partiye üyeyim. Gazeteci olmamın herhangi bir partiye üye olmama engel teşkil etmediğini en iyi sizin bilmesi gerekiyor. Çünkü mensubu olduğunuz parti medyayı öyle bir hale getirdi ki, memlekette ki köşe yazarları AKP’li üyelerin bile egosunu geçtiler, adeta AKP çalışanı gibi yazıyorlar, haber yapıyorlar! İş haber yapma konusuna gelince de; CHP’li olmam haberime zerre etki etmiyor. Bunu da en iyi bilenlerden birisi sizsiniz. Mesleğe başladığımdan beri yazdığım köşe yazıları içerisinde en çok CHP’yi eleştirdiğimi de bilmenizi istiyorum.

GÜLTEKİN VE ÖRKÇÜ’NÜN İN VE OUTLARI…

Siyasi gündem yaratmada AKP’li Örkçü in, CHP’li Gültekin out…

Halkın nabzını tutmada CHP’li Gültekin in, AKP’li Örkçü out…

Medyada yer alma konusunda ki çabalarıyla AKP’li Örkçü in, CHP’li Gültekin out…

Partisinin gücünü sahaya yansıtmada CHP’li Gültekin in, AKP’li Örkçü out…

Halka hitabet konusunda CHP’li Gültekin ve AKP’li Örkçü out…

Parti içi muhalefeti kontrol etmede AKP’li Örkçü ve CHP’li Gültekin in…

Üst kademeden gelen siyasi “direktif”lere karşı durmada CHP’li Gültekin in, AKP’li Örkçü out…

Siyaset üretmede CHP’li Gültekin in, AKP’li Örkçü out…

Siyasi olarak rakibi ekarte etmede AKP’li Örkçü in, CHP’li Gültekin out…

Buraya MHP’li Sayın Abdurrahman Elma’yı da yazmak isterdim ama kendisini siyaset sahnesinde göremediğimiz için yazamıyorum!

18 Haziran 2013 Salı

OLAYLARDAN VAZİFE ÇIKARTMAK…

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan olaylar geçtiğimiz hafta sonu tekrar alevlendi. Başbakan Erdoğan’ın “dediğim dedik” tavrına karşı pes etmeyen insanlar her gün meydanlarda direniş gösterilerini arttırmaya başladı.

Olayların bu noktaya gelmeden önlenebileceği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Türkiye’de yaşayan herkesin başbakanı olduğunu ifade eden Erdoğan, bu lafının arkasında durup özür dilemese dahi en azından yumuşak birkaç söylemde bulunabilirdi.

Ama tam aksi oldu… Memleketin tüm kesimlerinin başbakanı olması gereken kişi, arkasına %50’nin direncini almaya çalışarak verdide veriştirdi. Bir başbakanın ülke vatandaşlarına karşı “Çapulcu” tarzı düşük metot kelimeler kullanması ise olayları magazine etti ve espri kıyamet gırla gitti.

Söz konusu olayları ülke genelinden izah etmeye çalışacağım:

- Polisin tavrı aynı şekilde “insafsız” devam ederse memlekette iç savaş nidaları atmak isteyen kesimlerin ekmeğine yağ sürülecek.

- Başbakan Erdoğan sadece %50’nin değil tüm Türkiye’nin başbakanı olduğunun farkına varmadan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sanki kendisi kurtarmış ve kurmuşçasına olan kibrinden vazgeçmeden ve sükunet telkin eden sözler sarf etmeden olaylar yatışmayacak aksine daha da tırmanacak. Hatta Başbakan Erdoğan’ın söylemleri bu haliyle devam ederse iç savaş tehdidi Suriye tarafından kapımıza kadar girecek!

- Olaylardan vazife çıkartmaya çalışan insanlar (asıl marjinal bence bunlar) sokaklardaki vatandaşların demokratik ve gayet insanı tavırlarını siyasi veya ideolojik temele çekmeye çalışmamalıdır. Onlar bunu yaptıkça sokakta gerçekten özgürlük arayan gençler “çapulcu” sıfatına haiz olmak durumunda kalıyorlar. Buda olmuyor, yakışmıyor.

- Yaşanan hadiseler ezelden beri 3-5 ağaç meselesi değil zaten. Olayların bu noktaya kadar gelmesindeki baş aktör ise Başbakan Erdoğan’ın bitmek tükenmek bilmeyen ego patlamasıdır.

Olaylara birde yerelden, Altınoluk’tan bakalım:

Vatandaşların en demokratik hakkını kullanarak ortaya koyduğu tepkilerde “tarafsızlık” ilkemi bir kenara bırakarak en ön saflarda bulundum. Özgür bir basının olmadığı memlekette tarafsız olsam ne yazar, yandaş veya candaş olsam ne yazar! 1 Haziran tarihinde başlayan ve yaklaşık 4 gün süren gösterilerde Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak demokratik hakkımı ortaya koydum. Ama her şeyin bir sınırı olduğunu da unutmadım! Bu tepki herhangi bir siyasi refleks değildi. Öyle olmadığı içinde Altınoluk’ta görülmemiş şekilde demokratik bir tepki yaşandı. Sonrasında ise olaylar farklı boyutlara, siyasi zemine çekilmeye başlandı. İşte bu yapıldığı anda “direniş” ruhu kaybedildi. Altınoluk Cumhuriyet Meydanı’nda sağcısı solcusu, Alevisi Sunisi, Hakkarilisi Balıkesirlisi hep beraber demokratik hakkı olan protesto gösterilerinde barışçıl şekilde yer aldıysa, bu 3. köprüye ismi verilecek Yavuz Sultan Selim’e hakaret etme cüretini bize vermemeli. Orada Yavuz Sultan Selim’i seven ve sevmeyenler bir arada olduğu için güzeldi, anlamlıydı. Aynı şekilde insanların meydanlarda toplanmasını sağlayan güç neydi; Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetine karşı olduğu düşünülen bir ideolojinin egemen olması. Demokrasi dediğimizde işte tam olarak budur; birbirini hazmetmek. Ama Başbakan Erdoğan gibi kendisine oy vermeyenleri iğneleyici sözlerle provoke ederek değil!

3 Haziran 2013 Pazartesi

DÜDÜKLÜ TENCERE DEMOKRASİSİ!

Her şey altı gün önce sayıları 100’ü aşmayan insan topluluğunun Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesi için yaptıkları eylemle başladı. Polisin orantı kurmakta güçlük çektiği (!) müdahalesiyle ufak bir kıvılcım yaklaşık 10 yıldır bekleyen isyan patlamasının tamda üstüne denk geldi. Memleket insanı ayaklandı.Genci yaşlısı, kadını erkeği, sağcısı solcusu, Türk’ü Kürt’ü, Alevi’si Sunni’si, Beşiktaşlısı Fenerbahçelisi Galatasaraylısı yek vücut oldu. Tüm Türkiye’de yaşanan olaylar, “düdüklü tencere demokrasi”sinin bir yerdeduvara toslayacağını göstermiş oldu. Türkiye’de yaşayan yurttaşlar, hiçbir kimlik altına bürünmeden, herhangi bir siyasi veya ideolojik temele dayanmadan tamamen sivil inisiyatif ile deyim yerindeyse “ayıldı”…

 

Şimdi bundan sonrası çok önemli. Dediğim dedik bir politik anlayışla Türkiye’yi farklı bir noktaya götürmek isteyen hükümet yetkilileri ya yaşanan hadiselerden ders çıkartacaklar ya da refleksini en net biçimde ortaya koyan yüzde 50’lik kesimin bu tepkisini bundan sonra da görmeye devam edecekler.

 

Umalım ve dileyelim ki; Türkiye’de yaşayan ve bu ülkeden güzel günlerin görüleceğine olan inancını yüreğinin en saf yerinde saklayan insanlar, demokratik yollarla gereken tepkilerini ortaya koymaya devam etsinler.

 

TARİHE NOT: 1 HAZİRAN 2013

 

1989 yılından beri Altınoluk’ta yaşıyorum. Aklımın ermeye başladığı günden itibaren Altınoluk’ta yapılan hemen her eyleme, gösteriye ve yürüyüşe katıldım.Geçtiğimiz cumartesi günü Altınoluk Cumhuriyet Meydanı’nda gördüğüm manzara ise beni oldukça şaşırttı. Şaşırtmakla kalmayıp ağzımı açık bıraktı.Sevindim, gururlandım, gözlerim yaşardı. Kısacası mutlu oldum. Binlerce insanın en ufak bir taşkınlık dahi yapmadan demokratik haklarını kullanarak ortaya koydukları refleks mükemmelin de ötesindeydi.Gerçekleştirilen konuşmaların ardından yapılan oturma eylemi ise desteğin ve direnişin doruk noktasına çıktığı anları yaşattı. Sosyal medya aracılığıyla paylaştığım fotoğraf ve videolar ise kendi sosyal medya tarihimin rekorlarını kırdı. Binlerce retweet yüzlerce paylaşım ve beğeniyi gördüm.

 

Yağan sağanak yağmura rağmen Altınoluk Cumhuriyet Meydanı’nda gecenin ilerleyen saatlerine kadar oturan gençler ise Atatürk’ün emanetine hıyanet etmeyen gençler olarak Altınoluk’un tarihine geçtiler.

 

CHP’li, İP’li, MHP’li, ADD’li, TGB’li genç arkadaşlara, Atatürk’ün Bursa Nutku’na sahip çıkan üniversiteli gençlere ve GÜMÇED’in gençlerine teşekkür ediyorum.

 

METİN ÖRKÇÜ DİYOR Kİ…

 

Geçtiğimiz hafta Narlı bölgesinde Hamidiye Camii’nin temeli atıldı. Altınoluk ve Güre Belediye Başkanlarının yanı sıra Edremit Kaymakamı Sayın Osman Tunç, CHP Balıkesir İl Başkanı Sayın Muzaffer Mavuk ve CHP Edremit İlçe Başkanı Sayın Yurt Yıldırımda temel atma törenine katıldı. Kurbanlar kesildi, dualar edildi ve temel atıldı. Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

 

Törene CHP, AKP ve MHP Belde Başkanları da katıldılar. AKP Belde Başkanı Sayın Metin Örkçü’yle de ayak üstü sohbet etme imkanımız oldu. Meğersem Metin Bey ne kadar doluymuş. Sohbetimizin selamlaşma kısmının bitmesini beklemeden başladı CHP Parti Okulu’nun Altınoluk Çam Mahallesi’nde açılışını yaptığıotobüs durağını eleştirmeye.

 

AKP Belde Başkanı Metin Örkçü diyor ki;

 

-
Koskoca CHP’nin başka işi gücü kalmadı da aça aça otobüs durağı mı açıyor.
-
Bir otobüs durağı için bu kadar gösterişe gerek yoktu. Rica etselerdi biz durağı kendilerine yapar teslim ederdik.
-
Biz otoyollar, hastaneler, okullar ve köprüler yaparken koskoca CHP otobüs durağı açılışı yapıyor.

 

AKP Belde Başkanı Örkçü’nün eleştirisinin temeline katılıyorum. Bence de bir otobüs durağı açılışı için bu kadar hengameye gerek yoktu.

 

Burada Metin Bey’in kaçırdığı konu ise şu;

 

-
Mevzu bahis durağı CHP Altınoluk Belde Başkanlığı veya CHP’li Altınoluk Belediyesi değil, CHP Parti Okulu’nun üyeleri kendi imkan ve gayretleri ile hayata geçirdiler.
-
“Rica etselerdi durağı biz kendilerine yapar teslim ederdik” eleştirisi malum siyasi bir eleştiri. Eleştirinin temeline katıldığımı belirttim fakat AKP gibi bir partinin belde başkanı böylesine bir konuda siyasi rakibini afallatması gerekirken kısa birkaç demecin ötesine geçemiyor. Ben Metin Bey’in yerinde olsam, alırım gazetecileri yanıma giderim o otobüs durağının önüne başlarım verip veriştirmeye. Sanırım memlekette siyaset böyle yapılıyordu.
-
Metin Bey’in bir diğer söylemi de şu; mensubu olduğu iktidar partisinin otoyollar, hastaneler, okullar ve köprüler yaparken CHP’nin otobüs durağı açması.

 

Şimdi yüksek müsaadenizle Metin Bey’e şu soruyu soruyorum; insanlar zaten bunları yapmanız için size oy vermedi mi?