8 Şubat 2012 Çarşamba

BAŞARAN: “ÇIRAKLIK VE KALFALIK DÖNEMİ BİTTİ, SIRA USTALIK DÖNEMİNDE”

35 yaşında olmasına rağmen siyasetin genç isimlerinden birisi olan Sinan Başaran bugünkü konuğumuz. MHP Altınoluk Gençlik Kolları ve Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevlerinin ardından şuan Küçükkuyu’ya da yeniden yapılanan teşkilatlanmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Siyasetin çıraklık ve kalfalık dönemini halkın teveccühü ile geçtiğini, sıranın ustalık dönemine geldiğini ve bu dönem içinde bilgi ve birikimini Küçükkuyu’da ki yapılanmaya ayırdığını belirtiyor. Siyasette ki hedefleri ve sağ cenahın jargonları üzerine samimi cevaplar veren Başaran’a samimiyetinden dolayı teşekkür ederek söyleşimize geçiyorum…

Soru: Altınoluk MHP Gençlik Kolları Başkanlığı daha sonra Edremit Ülkü Ocakları Başkanlığı… Sinan Başaran’ın bundan sonraki siyasi hedefi nedir?

Cevap: Açık konuşmayı seven bir insan olduğum için bugün rahatlıkla cevap vereceğim sorularınıza ilk önce onu söylemek istiyorum. MHP Altınoluk Gençlik Kolları Başkanlığı görevine de, Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevine de açık söylemek gerekirse isteyerek gelmedim. Netice itibariyle bu görevleri üstlendikten sonra da tabi ki görev ve teşkilat bilinci içerisinde sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmek için bütün gücümüzle çalışma ortaya koyduk. Bundan sonra ki süre içerisinde de şu veya bu görev diye bir düşüncem an itibariyle yok ama tabi gönlümüzden geçen görevler, makam ve mevkiler elbette var. İçinde bulunduğumuz kurum siyaset kurumu ve zaman ne gösterir, an itibariyle siyasi oluşum nasıl olur ve hangi göreve talip oluruz veya partimiz bize hangi görevi verir bunu zaman gösterecek.

Soru: MHP Altınoluk Gençlik Kolları Başkanlığının ardından Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevini üstlendiniz. Kamuoyu tarafından takdir edilirken bu görevinizden neden ayrıldınız? Ya da ayrıldınız mı veya görevden mi alındınız?

Cevap: Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığı görevini 11 ay boyunca onurlu bir şekilde yürüttüm. Başarılı olup olamadığımız muhakkak ki sizin ve halkımızın takdiridir. Görevi bırakma konusuna gelince de o zamanki siyasi yapı içerisinde olması gereken oldu diyebilirim. Demek ki hayırlısı böyleymiş diye yorumluyorum… Edremit’te ki siyasi yapıya baktığım zamanda oradaki misyonumun tam zamanında bittiğine inanıyorum. Aynı zamanda Edremit’te ki mevcut hararetli siyasi gündem içerisinde bulunmamamda şahsım adına olumlu olduğu kanaatindeyim. Ayrıca kamuoyundan kiminle konuşsam onlarda bu söylediğimi bana aktarıyorlar.

Soru: Görevden alınıp alınmadığınızı tam olarak cevabınız içerisinde anlayamadım. İstifa mı ettiniz yoksa görevden mi alındınız? Sonucunda kırgınlığınız var mı?

Cevap: Yani belirttiğim gibi o günkü siyasi gelişmeler içerisinde şahsım hakkında görevden alınmam şeklinde bir yaklaşım oldu. Ben tabi bu karara da saygı duyuyorum. Kırgınlık konusuna gelince, kırgınlık demek doğru değil belki ama gönül burukluğumuz o zaman olmuştu ama artık üzerinden 2-2.5 aylık bir süreç geçti ve olgunlukla karşılıyorum. Siyaseten hiç kimseye en ufak bir kırgınlığım yok.

Soru: Sayın Başaran Edremit Ülkü Ocağı Başkanlığınızın ardından şuanda herhangi resmi bir göreviniz yok fakat izlediğim kadarıyla Küçükkuyu’da ki teşkilat yapılanmasına yardımcı oluyorsunuz. Küçükkuyu’da ki faaliyet nedir bunu biraz öğrenebilir miyiz sizden?

Cevap: Çırak-Kalfa-Usta olgusu vardır bildiğiniz gibi. Çıraklık dönemimizi Altınoluk’ta, kalfalık dönemimizi Edremit’te geçirdik ve şimdi bilgi birikimimizi yani ustalık dönemimizi Küçükkuyu’da ki gençlerimize aktarmaya çalışıyoruz. Orada yeni bir binaya taşındı teşkilatımız. Badana boya vs. işleri için elimden geldiğince yardımda bulunuyorum fakat resmi bir görevim yok. Küçükkuyu teşkilatımız şahsımın her zaman yanında olmuşlardır. Siyaset birazda vefa gerektirir diye düşünüyorum… Siyasette yükselme olduğu gibi iniş dönemleri vardır. Kendimi an itibariyle iniş döneminde görmüyorum fakat her zaman yanımda olan Küçükkuyu teşkilatımıza yardımcı olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Soru: Son günlerde röportaj gerçekleştirdiğim bütün siyasi kişilere sorduğum soruyu size de soracağım. Balıkesir’in büyükşehir olması durumunda Altınoluk’un ilçe olma konusu ya da Edremit’e bağlanması gündemde. Sizde Altınoluk’un ilçe olması yönünde özellikle sosyal medyada çalışmalar yürütüyorsunuz. Sizce Altınoluk ilçe olacak mı?

Cevap: Pazartesi günü Altınoluk Belediye Başkanı Sayın Hasan Özpolat’ta yaptığınız röportajda sayın başkanın manşete taşınan cümlesine katıldığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Başkanında dediği gibi Altınoluk ilçe olmayı çoktan hak etmiştir kanaatindeyim. Bireysel olarak sosyal medyada özellikle Facebook üzerinden bu anlamda birkaç kampanyada başlattım. Kamuoyunun da genel görüşü Altınoluk’un ilçe olmayı hak ettiği ve olması gerektiği yönünde. Nüfus bakımından, fiziki açıdan, beldemizde ki banka sayısı, okul sayısı, sağlık hizmeti olarak ve daha ekleyeceğimiz birçok nedenden ötürü bu sıfata haizdir diyebilirim. Benim her zaman söylediğim bir söz var; Altınoluk’un bir Alanya’dan hiçbir eksiği yoktur. Hatta eksiği olmadığı gibi fazlası bile mevcuttur. Altınoluk’un ilçe olma konusu sadece Balıkesir’in büyükşehir olma durumu gündeme geldiğinde tartışılmaya başlamadı. Bu tartışmaların ve fikrin geçmiş yıllardan itibaren gelen bir evveliyatı da var. Şahsım olarak Altınoluk’un ilçe olması konusunda yapmam gereken çalışma ne ise onu yapmaya devam edeceğim.

Soru: MHP Edremit ilçe teşkilatının son kongresinde Edremit Belediye Başkanı Tuncay Kılıç’ın bir çıkışı oldu ve bu çıkış gündemi epeyce meşgul etti. Edremit Ülkü Ocakları eski başkanı olarak siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Cevap: İlk önce şunu belirtmek istiyorum; bahsini ettiğiniz kongre gerçekleştiğinde ben Edremit Ülkü Ocakları Başkanı değildim. O tarihte görevden ayrılmıştık. Tabi sürecin dışında da olmak istedim açıkça söylemem gerekirse. Şuanda da sürecinde dışarısındayım ama şunu söylüyorum; Tuncay Kılıç Edremit Belediye Başkanımdır, Ahmet Soylu’da İlçe Başkanımdır ve ikisine de saygım vardır. Kongre sürecinde de delegelerimiz kime teveccüh gösterdi ise boynumuz kıldan incedir. Partililerimizin de durumu böyle yorumlaması gerektiğini düşünüyorum.

Soru: Körfez bölgesinin genç siyasi liderlerinden birisi olduğunuz için sormak istiyorum… Bölgemizde ki partilerin gençlik yapılanmalarını yeterli görüyor musunuz? Yoksa daha aktif olunmalı düşüncesinde misiniz?

Cevap: İlk önce şunu iyi idrak etmek gerekiyor. 20-30 sene önceki kuşakla şimdiki kuşak aynı değil. Aynı şekilde o zamanlarda ki siyasi yapı ile günümüz siyasi yapıları da aynı değil. Günümüz gençlerinin ve körfezde ki partilerin gençlik yapılanmaları bana göre olması gerekenin altındadır. Burada sadece gençlerimizi de suçlamak istemiyorum. Kuşak çatışması ve farkı itibariyle günümüz gençleri asosyal yetişiyorlar ve bunun en büyük olumsuz yansıması da siyaset kurumuna oluyor. Gençlerimizin siyasetin içerisinde daha aktif olması, o veya bu partide görev almaları içinde kendilerine gerekli koşulların yaratılması gerektiğine inanıyorum. Gençlerimizin siyasetin içerisinde ne kadar aktif olurlarsa siyaset kurumu da o derece temiz olacaktır diyebilirim.

Soru: Ülkü Ocakları Başkanıyken ve sonrasında sosyal medyayı, özellikle Facebook’u aktif şekilde kullanıyorsunuz. Sizin için “Facebook Ülkü Ocakları Başkanı” tarzında bir yakıştırma yapılmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Cevap: İlk önce şunu söylemek istiyorum, bu eleştirileri yapanlar vizyonsuz kişilerdir. Günümüz artık sosyal bir dünya ve teknoloji hayatımızın her alanına girdi. Bende bu durumdan kaçmak yerine ona ayak uydurmayı tercih ettim ve özellikle Facebook olmak üzere Twitter ve çeşitli sosyal mecralarda zamanım olursa bulunuyorum. Bahsini ettiğiniz eleştirileri yapan insanlara ise sadece gülüyorum. Bugün ülkemizi yöneten siyasi liderlerin birbirlerine Twitter üzerinden cevap vermeleri, körfezde ki belediye ve parti başkanlarımızın Facebook gibi mecraları kullanmaları yanlış (!), şahsıma bu eleştirileri yönelten isimlerin söyledikleri doğru!... Böyle bir düşünceye karşıyım ve sadece eleştiri yapma adına söylenen ucuz kelimeler olduğunu düşünüyorum.

Soru: İlk sorularımdan birisi siyaseten bundan sonraki hedefleriniz üzerineydi… Facebook üzerinden size gelen sorular içerisinde en yoğun şekilde olanı belediye başkan adaylığı veya milletvekilliği adaylığı düşünceniz olup olmadığı yönünde?

Cevap: Yaptığınız her işin içerisinde en iyisini yapma gayretinde olmak gerek diye düşünüyorum. Yani örneğin ticaretle uğraşıyorsanız bir gün Sakıp Ağa (Sabancı) olacağım diyebilmelisiniz. Siyasetle uğraşıyorsanız da bir gün Köşk’te olmalıyım demek hiçte azımsanmamalı diye düşünüyorum. Siyaseti meslek haline getirmeden çıtanızı sürekli yükseltmekte olması gerekendir. Böyle düşünen ve bunu icraata koyan insanlar zaten memlekete faydalı olmuşlardır. Bende bundan önceki görevlerimi layıkıyla yerine getirdiğimi halkımızdan aldığım teveccühle görüyorum. Belediye başkanlığı veya milletvekilliği adaylığı ise günün koşullarına göre gelişecek hadiselerdir. Zamanı geldiğinde partimiz ve halkımız, yani bağlı bulunduğum halk kitlesi bize böyle bir istek ile gelirse elbette memleketimize hayırlı olması adına her türlü görevi en iyi şekilde temsil etmeye talip oluruz.

Soru: Ülkücü camia içerisinde “Reis” diye bir tabir vardır. “Reis” kime denir ve neden bu şekilde hitap ediyorsunuz?

Cevap: (Gülerek) Bu kelime yıllardan beri çok karmaşık bir hale geldi aslına bakarsanız. Önceleri belediye başkanlarına “belediye reisi”, Cumhurbaşkanlarına da “reis-i cumhur” diye hitap edilirdi. Kelime kökeni itibariyle de Osmanlıcadır zaten… “Reis” kelimesi aynı zamanda kutsal bir kelime olduğu için herkese söylenmesini de doğru bulmuyorum. Bizim gençlerimizde de böyle bir moda oluştu yıllardan beri. Birbirlerine “reis” diye hitap etmek onların hoşlarına gidiyor bizde abartıya kaçmadığı ve kelimenin anlamını düşürmediği sürece buna müsaade ediyoruz.

Soru: Özellikle sağ cenahta biat kültürünün fazlaca olduğunu görüyoruz. Biat etmekten ve kendinize biat edilmesinden hoşlanıyor musunuz yoksa bu teşkilatlanmanızın içerisinde mi var? Demokrasiye inanan insanların biat kültüründe yetişmesi sizce ne kadar doğru?

Cevap: Şimdi bizde şöyle bir durum vardır. Örneğin başkan sıfatında ki birisi bir odaya giriyorsa oradaki diğer partili ve ocak mensuplarımız ayağa kalkarlar. Veya başkanla görüşecekseniz kendisiyle görüşeceğiniz süre boyunca saygı düsturunu elden bırakmamak bizim teşkilatlanma yapımızın içerisinde vardır. Biat, nedense sağ cenah haricinde kötü bir şekilde algılanıyor ama özünü indiğinizde birlik, beraberlik ve sadakat içermektedir. Şartsız ve koşulsuz biat etmek bizim ideolojimizin de olmazsa olmazıdır. Yine bizim teşkilatlanma yapımız içerisinde görev alınmaz, verilir. Bunu da biat kültürüne örnek olarak verebiliriz. Biat etmenin amacını kötü kullanmadığımız sürece faydaları olan ve çoğulculuğu sağlayan önemli bir olgudur.

Soru: Sayın Başaran, Ülkü Ocakları dendiğinde benim aklıma neden kavga olduğunda birlik olunacak yer geliyor. Ülkü Ocaklarında ne yapıyorsunuz, ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

Cevap: Ülkü Ocaklarının teşkilatlanması ve çalışması bazı kişiler tarafından olumsuz olarak kullanılmıştır. Bunu zaten inkâr etmiyoruz. Fakat şöyle bir durumda söz konusu; örneğin Başkan olduğum dönemde Edremit Ülkü Ocağında onlarca sosyal aktivite organize ettik. Kitap okuma alışkanlığından satranç turnuvasına kadar. Son çalışmamızdan biriside engelli vatandaşlarımız için mavi kapak toplama kampanyasıydı. Ülkü Ocakları denildiği zaman kavganın ve şiddetin olduğu yerler şeklinde bir algının olduğunu da biliyorum. Özellikle Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin direktifleri doğrultusunda son yıllarda bu algıyı büyük ölçüde yıktığımıza da söyleyebilirim. Ocak mensubu bir gencimizle ilgili haklı olduğu yerde mağdur duruma düşüyorsa elbette yanında oluyoruz ama bunu şiddetle çözme eğilimine girmiyoruz. Haksız bir konuda karşımıza geldiği takdirde kendisini önce biz uyarıyoruz.

Soru: Başbakan Erdoğan’ın dindar gençlik yetiştirme üzerine bir açıklaması oldu. Siz Başbakan’ın söylemine katılıyor musunuz? Sizce Türkiye’de “dinsiz” bir gençlik mi yetişiyor?

Cevap: Sayın Başbakan’ın o açıklamada söylemek istediğinin biraz yanlış algılandığını düşünüyorum. Cümleyi başka yönlere çekmeden baktığınız zaman söylenen cümlenin altına ben yüz defa imzamı atarım diyebilirim. Elbette burada Sayın Başbakan’ın söylediği sözü iyi irdelemek gerektiği kanaatindeyim. Sözü sadece dindar bir gençlik yetiştirmenin ötesinde farklı imalarla söylediyse ki buna inanmıyorum, o halde tartışmaya açık olduğunu söyleyebiliriz. Sayın Başbakan’ın söylediği söze ek olarak, Türk gençliği aynı zamanda kitap okuyan, araştıran ve sorgulayan, vatanına-milletine koşulsuz bağlı, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının ışığından ayrılmadan da yetişmelidir diye düşünüyorum.

Soru: Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Cevap: Güzel bir sohbet oldu. Sorularınız ve samimiyetiniz için teşekkür ediyorum.

Okay ÖNDER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder